Defne'nin aklı durumu kurtarmak için çok hızlı çalışırken Ömer merakla sorunun cevabını bekliyordu. Defne yutkundu, etrafa baktı, onu kurtaracak bir mucize olmayacaktı.
"Senden bahsetmedim." Dedi hızlıca. Ömer kaşlarını kaldırdı ve eliyle kendini işaret etti,
"Sen dedin?"
"Aslında seninle konuşmuyordum. Geçmişimle ilgili bir şey. Benim için değerli birinden bahsediyordum."
"O kişiyi ilk banyoda mı gördün?" dedi Ömer şaşırarak.
"Evet. Bilincim yerinde değildi. Geldiğinde böyle bir banyodaydım. Uyandığımda onu görmüştüm." Dedi Defne gözlerini yerde gezdirirken. Kısa bir sessizlik oldu, Defne bakışlarını kaldırıp Ömer'in buna kanıp kanmadığını anlamak istedi.
"Anladım. Kusura bakma." Dedi Ömer. Defne hafifçe gülümsedi, ama yine dudaklarını düzleştirdi. Ömer yanından geçip banyo dolabını açtı, temiz havlu çıkarıp askıya astıktan sonra Defne'nin kolundan tutup hafifçe kendine doğru çevirdi.
"Başına her ne geldiyse üzgünüm." Dediğinde Defne'nin göz bebekleri büyüdü, bir şey söylememek için çenesini sıktı. Bu hafıza olayının tahmininden daha kuvvetli olması her anda daha canını sıkıyordu. Banyoya bir miyavlama sesiyle Miniş girdiğinde Defne eğildi ve kediyi kucağına aldı.
"Asım'ı yalnız mı bıraktın? Kötü kedi." Dedi, tam o sırada içerden Asım'ın kuvvetle ağlama sesi geldiğinde aceleyle banyodan çıkmıştı. Ömer ise onu tamamen görmezden gelen kedisinin şokunu her şeyin üzerine eklemişti.
**
Ömer hediyeleri koyduğu büyük poşetleri iki eline alıp güvenlik kapısından geçtiğinde onu karşılayan genç kadına hafifçe tebessüm etti. Kadın elindeki poşetlerden birini alıp öne geçti, evin kapısını açıp ayakkabılarını çıkarırken Ömer de elindekileri kenara koyup spor ayakkabısının bağcıklarını gevşetti. O sırada ona doğru koşturan çocukların seslerini duymuştu.
"Ömer abi!"
Ömer ayakkabılarını çıkarıp doğruldu, ona koşan ilk kız ve erkek çocuğunun ikisini de kucağına alıp yanaklarına birer öpücük koydu.
"Biraz zaman geçti kusura bakmayın çocuklar. Özlemeyi unutmayın beni diye yaptım."
"Olsun iyi ki geldin." Dedi kız kafasını Ömer'in geniş omuzlarından birine koyup. Ömer sırıtarak çocukları içeri taşırken Çiğdem de hediyeleri getirmişti.
"Ömer abi gelmiş!" dedi bir oğlan çocuğu Ömer'in bacağına sarılarak. Ömer kucağında çocukları yere bırakıp oğlanın saçlarını karıştırdı.
"Özlemişim sizi keratalar. Oturun bakalım hesap vereceksiniz tek tek. Sedat sen şu Türkçe notunu düzelttin mi bakayım? Süeda senin gösterin nasıldı?"
Çocuklar etrafına otururken Ömer'in gözleri her zamanki gibi kenarda sessiz sessiz duran Sumru'ya takılmıştı. Kıza gülümsedi, kollarını açtığı anda Sumru ona hızlı adımlarla gelip sarıldı. Ömer gülümsedi, hep ilk adımı kendisinden beklerdi.
"Oh portakal çiçeğimiz nerede diyordum ben de."
Kız geri çekildiğinde Ömer onun dağınık saçlarını elleriyle düzeltti, isyankar kızıl saçları kulağının arkasına doğru sıkıştırırken gönlünden önce aklına düşen şeyin diline gelme zamanının geldiğini anlayamamıştı.
"Bir portakal çiçeğiyle daha tanıştım. Senden güzel olmasın. Benim bu çiçeklere zaafım var sanırım." Dedi mırıltıyla. Sumru'nun gözleri büyüdüğünde gülümsedi, saçına bir öpücük kondurup yanına oturttu, "Ama bugün tek portakal çiçeğim sensin. Hadi biraz vakit geçirelim hep beraber."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deli Peri
Fanfiction"365 gün." Dedi bir sır verirmiş gibi fısıldayarak. "365 gün sonra kendi dünyama döneceğim." "Neden peki, yani niye geldin, niye gidiyorsun?" dedi Ömer de fısıltısına karşılık vererek. Yalnız olmalarına rağmen saklanıyormuş gibi seslerini kısıyorlar...