Ömer sabaha doğru gelen telefonla yataktan kalkıp salona geçtiğinde Defne de uyanmıştı. Uyandığını belli etmeden Ömer'in sessiz adımlarla örtüden sıyrılıp parmak uçlarıyla kapıdan çıkışını izledi. Elindeki telefonun ekranı arama ışığıyla yanıp sönüyordu. Kaldığı yerde birkaç dakika bekledikten sonra kalktı, karda iz bırakmamak ister gibi adımlarla salona ilerledi. Ömer bahçeye bakan büyük cam kapının önünde telefonla konuşuyordu. Bir eli pijama altının cebindeydi, bakışları ışığı açık perdelerden içeri dolan aya doğru yönelmişti.
"Bilmiyorum.. Hayır, tabii ki gelmek isterim... Ama anlamalısın. Evet... Hı-hı... Burada işler biraz değişti. Benim açımdan da... Duygu yapma..." dedi son seferinde sızlanarak. Defne sırtının ürperdiğini hissetti, Ömer gidecek miydi? Tam da sırasında mı?
"Senin için de değişti sanmıştım. Şu asistan do- Duygu burada çok geç saat daha iyi bir zamanda konuşsak mı? Tamam söz, bilet nasılsa hazır... Tamam kendine iyi bak."
Ömer telefonu kapatıp elini saçının arkasına doğru attı, kaşırken yanaklarını şişirmiş ve sessiz bir nefes veriyordu. Defne ona görünmeden geri yatak odasına gitti. Örtünün altına girip kafasına kadar çekti. Birden çok mutsuz hissetmeye başlamıştı, hafif bir mide bulantısı boğazına tırmanıyordu. Ömer'in odaya geri girdiğini duyduğunda nefesini tuttu. Adam yatağa girdi, telefonu kenara bıraktı. Örtüyü karnına kadar çekip bir elini yastığının altına koydu. Defne kıpırdamamaya özen gösterirken nefesinin onu ele vereceğinden endişelendi, numara yaptığının belli olmasını istemiyordu.
"Beni o cama fırlatmıştın değil mi?"
Ömer'in sessiz sorusuna karşılık ilk saniyeler yine kıpırdamadı, ama bu bir monoloğa benzemiyordu, Ömer sessiz konuşsa da mırıldanmamıştı. Defne örtüyü aşağı çekip kafasını yana çevirmiş ona bakan Ömer'i gördü.
"Nereden anladın?"
"Düzensiz nefes alıyorsun." dedi Ömer. "Uyandırmışım, kusura bakma."
Defne önemsiz olduğunu belli etmek ister gibi omuz silkti. Ömer'in az önceki sorduğu soru yakalanmanın vermiş olduğu stresi alt etmişti.
"Nasıl hatırladın?"
"Camda yüzümle bakıştığımda sanki yansımam başka biri haline geldi ve yaşadıklarımı izletti bana. Çok garip bir andı, kısacık ama yoğun. Ne olmuştu tam olarak?"
"Benim saçmalıklarım. Biraz da senin düşüncesizliklerin."
"Ne yapmışım ben?" dedi Ömer tiye alır gibi.
"Duygu. Bana sürekli onu savunman gına getirmişti. İkinci tercihmiş gibi hissediyordum."
"Defne... Sen ancak geriden başlarsak ikinci olabilirsin. O da iki kişilik bir listede."
"Olabilir, ama asıl mesele o değildi zaten. Bahaneydi o. Bebek meselesinden bahsetmiştim ya sana, önce bebek sahibi olamadığım için kendime kızdım, sonra bunda biraz payın olmak zorunda olduğu için sana kızdım. Sen de bana kızdın.."
"Bir dakika, ikimiz de birbirimize kızdık?"
"Senden habersiz senden çocuk yapmaya çalıştım.. Yapamadım, gelip sana ağladım, deliye döndün. Yalan söylediğimi, düşüncesizlik yaptığımı söyledin..."
Ömer aralanan dudaklarıyla Defne'yi izlerken cevap vermek için biraz şaşkın hissediyordu. Defne'nin devam etmesini tercih etti. Defne de devam etti,
"Kendi davamda suçlanmak tepemin kovasını attırdı. Kendimi kaybedip sana zarar verdim, en pişmanlık duyduğum şey..."
"Sonra günlerce gelmedin değil mi?" dedi Ömer, bazı parçalar oturduğunda puzzleın bütün resmini kafasında tamamlamak kolaylaşıyordu. Defne kafasını salladı,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deli Peri
Fanfiction"365 gün." Dedi bir sır verirmiş gibi fısıldayarak. "365 gün sonra kendi dünyama döneceğim." "Neden peki, yani niye geldin, niye gidiyorsun?" dedi Ömer de fısıltısına karşılık vererek. Yalnız olmalarına rağmen saklanıyormuş gibi seslerini kısıyorlar...