Satır arası yorumlarınızı büyük bir keyifle takip ediyorum 🌹
Mutfaktaki sandalyenin üstünde Ömer'in tişörtü asılıydı, masanın üzerinde küçük tüplü bir ocak, birkaç tabak, çatal bıçak, basit kahvaltılık malzemeler sepete konulmak üzere bekliyordu. Salondaki kanepenin üzerinde ağzı açık Defne'nin merhemi duruyordu. Televizyon açıktı, üstünde kopçaları açık bir sutyen asılı duruyordu. Televizyon sehpasının üzerinde iki tane pizza kutusu, bir tanesinin içinde birkaç dilim soğuk pizza duruyordu. Ve bunlar dağınıklığın tamamı değil, sadece göze batan parçalarıydı. Evin bu kadar dağınık olmasına Ömer alışık değildi, Defne asla ortalıkta dağınıklık bırakmazdı. Evrenin entropiye duyduğu çekilme perilerin mizacına kesinlikle ters olmalıydı.
Ömer salon ve mutfak arasındaki boşlukta durup ellerini beline koydu, dağınıklıkta onun da payı vardı belki, ama şu sutyen kesinlikle Ömer'e ait değildi mesela. Derin bir nefes verdiğinde omuzları da düştü, büyük adımlarını televizyonun önüne sürükledi, kopçanın ucundan tutup kendine doğru çekti. Havada kaldırıp özenle en sadesini seçtirdiği beyaz, pamuklu, tek süsü ortasındaki minik kurdela olan çamaşıra baktı. Bu kız ne ara bu kadar rahatlamıştı.. Hah, doğru ya, Defne aslında hep rahattı. Aşırı rahat, Ömer'in başına çorap ören özelliği de buydu zaten.
"Defne!" dedi yüksek ve tek bir nefeste. Elindeki sutyeni bırakmadan bahçe camekanını yana çekti ve bahçeyi sulayan fıskiyelerin arasında kedi kovalayan Defne'ye kaşlarını çattı. Defne Ömer'e bakayım derken koşar adımları dolandı ve dizlerinin üstünde düşerken elleriyle de yerden destek aldı.
"Ayh!" dedi düşmenin etkisiyle. Ömer hemen yanına gitmeden önce kızın saçlarını sırılsıklam eden fıskiyeleri kapattı.
"İyi misin? Bak dikişlerin tam geçti sayılmaz Defne böyle sırılsıklam koşturuyorsun!"
"İyiyim been." dedi Defne ellerinden güç alıp ayağa kalkarken. O sırada Defne'nin sitede bulduğu sahipsiz yavru kedi kızın dibine girmiş, çıplak bileklerine sürtünüyordu. Defne eğilip kediyi kucağına aldığında Ömer bir kediye bir Defne'ye baktı, gülümsemesi aralık dudaklarından filizlenmişti, güneşten gözünü kısıp bir parmağını yavrunun çenesine koyup baş parmağıyla kafasını okşadı.
"Buldun kendin gibini. Kediler sizi."
Defne kıkırdadığında Ömer elindeki sutyeni hatırlayıp havaya kaldırdı. Defne kaşlarını çatıp dudaklarını öne uzatarak Ömere baktı.
"Kimin bu?" dedi Ömer sahte bir tehditkarlıkla gözlerini kısıp.
"Hımm.. senin mi?" dedi Defne, hafifçe iki yana doğru sallanırken yavru kedinin başını parmaklarıyla okşuyordu.
"Televizyonun tepesinde ne aradığını soracaktım ama sen şaka konusunda ısrarcı olacaksın gibi." dedi Ömer elini indirip. Defne dudaklarını birbirine bastırdı,
"Bahçeye çıkarken çıkarıp biraz fırlattım belki. Azıcık." dedi okşayan elini kaldırıp parmaklarının ucuyla miktar belirtirken. Ömer ellerini kalça kemiğinin çıkıntı yaptığı bel bitişine doğru yasladı,
"Birkaç saat sonra yola çıkacağız. Çok yakın bir yer değil, hazırlandın mı bakayım?"
"Oldu bil." dedi Defne gözlerini yumarken başını öne doğru hareket ettirip. Ömer gülümsemesini saklamak için alt dudağını ağzının içinde yuvarlayıp yanak içini ısırdı.
"Ben yiyecek vesaireleri hazırlıyorum. Acele et."
Ömer dönüp eve doğru yürürken Defne'nin telaşla ona seslenmesiyle arkasını döndü,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deli Peri
Fanfiction"365 gün." Dedi bir sır verirmiş gibi fısıldayarak. "365 gün sonra kendi dünyama döneceğim." "Neden peki, yani niye geldin, niye gidiyorsun?" dedi Ömer de fısıltısına karşılık vererek. Yalnız olmalarına rağmen saklanıyormuş gibi seslerini kısıyorlar...