Geldi! Bakalım Ömer'in yaraları ne halde, Defne nerelere gitti, nelerle dönecek? Geçen bölüm upuzun çok çok yorumlarınıza bayıldım, aralarında çok iyi gözlemler, isabetler vardı. Gidişat hakkında aklınızdan geçenleri okumayı seviyorum. Yine bekliyoruum.
(eklediğim şarkılar hep sözlerini bizim deli periyle ömer'e yakıştırdığım güzel şarkılar. dinlemenizi isterim <3 )
Ömer gözlerini açmaya çalışırken ondan önce uyanan bedeni soğuklukla uyuşmuştu. Tepesinde durmaksızın miyavlayan kediyi duyabiliyordu. Kıpırdamaya çalıştı ama acı ağır basmıştı. Soğumuş tenine akan bir sıcaklık hissetti, bir yeri kanıyordu ama neresi olduğunu anlayamayacak kadar donuktu. Gözleri tekrar kapanma eğilimi gösterirken bir çığlık sesi duydu. Görüşünü tekrar karanlığa çevirdi, içerde cılız bir umut Defne'yi dillendirmişti, ama olmadığını biliyordu. Bu kadar şey düşünebildiğine şaşırıyordu. Gelen kişi onu tutup kaldırmaya çalıştığında omzundan aşağı yayılan ağrıyla içine doğru inledi. Sıcak bir el yüzüne dokunduğunda yayılan ılık sıvıyla yüzünün de kanadığını anlayabilmişti. Belli belirsiz duyduğu sese kulak asamadı, sanki biri bağırarak uyanık kalmasını istiyordu. Kendini buna zorlasa başarabilir miydi, sanmıyordu aslında. Bunu denemek için bir sebebi olduğunu da düşünmemeye başlamıştı.
Defne... Defne gitmişti. Onu paramparça can ve cam kırıklarının arasında ayaz estiren soğuğun ortasında, tek başına bırakıp gitmişti.
Ömer artık uyanık kalmaya çalışmanın tamamen anlamsızlaştığına karar verdi.
****
"Sağlam biriymiş, sol kolunda çatlaklar var, kasları biraz zedelenmiş. Başının arkasındaki kanama korkutan şey oldu ama bulgular normal. Uyandığında birkaç soru ile tamam olduğunu anlarız umarım. Vücudundaki bazı kesikler... 2 hafta istiharat için işe ara vermesi lazım."
Ömer duyduğu konuşmalarla uyanırken bu sefer vücudunu esir alan soğukla karşılaşmadığı için şaşkındı. Her yerindeki ağrı hala duruyordu, sanki biri üzerine devasa bir kaya koymuştu. Bulanık hissediyordu, neler olduğunu hatırlamayı daha denememişti bile.
"Hocam?"
Büyük adımlarla yanına gelen kıza bakıp parlak ışıktan gözlerini kıstı. Arkasından gelen beyaz önlüklü doktor olmalıydı. Adama yoğunlaştığında doktor gülümsedi,
"Ömer bey? Konuşacak durumda mısınız?"
Ömer dudaklarını aralamak istediğinde çok susadığını fark etmişti. Kuru dilini dudaklarına değdirdiğinde Duygu içinde pipet olan bir bardağı ona uzattı. Ömer çölde kalmış gibi kana kana içip başını geriye yasladı. Ama gelen acıyla geri kaldırması bir olmuştu.
"Dikkat edin sargılı." Dedi Duygu titrek bir sesle.
"Ne oldu?" dedi Ömer uyarıyı görmezden gelip. Doktor bu sefer tam olarak diğer yanına geldi,
"Adınızı yaşınızı nereli olduğunuzu biliyor musunuz?"
"Ömer İplikçi, 32 yaşındayım, Arnavut göçmeniyim." Dedi Ömer prosedürü zorlamadan. "Ayrıca Aralık ayındayız, ve.. hastanedeyim." Derken sesi bıkkın çıkmıştı. Doktor başını sallayarak onayladı,
"İyi gibisiniz. Kazanın nasıl gerçekleştiğini hatırlıyor musunuz?" dediğinde Ömer nefes alamaz gibi hissetti. Birden kafasının içi uyuşmuştu, kirpiklerini kırpıştırıp dudağını ısırdı. Dudağında yara olmalıydı, canı acımıştı.
"Sert bir şekilde cama girdim."
"Kendiniz mi?"
"Ne gibi gözüküyor?" diye aksileşti Ömer. "Aptalca bir hataydı, iyiyim ben, hafızam da iyi her şeyim süper. Şu ağrı kesicilerin dozunu artırabilir miyiz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deli Peri
Fanfiction"365 gün." Dedi bir sır verirmiş gibi fısıldayarak. "365 gün sonra kendi dünyama döneceğim." "Neden peki, yani niye geldin, niye gidiyorsun?" dedi Ömer de fısıltısına karşılık vererek. Yalnız olmalarına rağmen saklanıyormuş gibi seslerini kısıyorlar...