Hey There Delilah// Plain White T's
Hatalar affola :)
Ömer saatlerdir uyumamasına rağmen Kelso'nun odasından çıkarken hala ayakta durmaya çalışıyordu. Geldiğinde gece vakti olmasına rağmen jetlag olduğu için uyuyamamış, sabahı beklemek zorunda kalmıştı. Sabah olduğunda üniversiteye gitmiş, Kelso'nun gelmesini beklemiş, bu sürede kendini kapatmak üzere olan beynini zorla açık tutmuştu. Şimdi ise sonunda odadan çıkmıştı. Zor bir konuşma olmuştu, neden sadece ona güvendiklerini anlatırken doktoru bol bol şişirmesi gerekmişti. Belki tam zafer elde edememişti ama yumuşadığına emindi. Son bir ustalık eseriyle kariyerini noktalamayı Kelso'nun ilgisini çekecek şekilde sunmuştu çünkü.
Atladığı uber'e hastanenin adresini verdikten sonra gözlerini kapatıp başını geriye yasladı. Son saatleri o kadar hızlı yaşamıştı ki kafası allak bullaktı. Defne'ye haber vermeyi unuttuğunu fark etti, gözlerini açtıktan sonra aceleyle telefonu eline aldı. Orada saatin kaç olduğunu bile düşünmeden aracın kablosuzundan bağlanarak Defne'yi aradı.
"Ömer?"
"Defne? Özür dilerim bebeğim o kadar yorgunum ki kafamda sadece bir sonraki adımı düşünecek kadar yer var."
"Anlıyorum. Ne yaptın? Duygu'yu gördün mü?"
"Daha değil. Hastaneye gidiyorum."
"Ömer sana hatırlatmam gereken bir şey var." Dedi Defne çekinerek. Fısıldıyordu, muhtemelen yanında Asım uyuyordu.
"Söyle canım." Dedi ciddiyetle.
"Duygu'nun laneti.. eğer ona biraz da olsa yaklaşırsan nüksedebilir. Dikkat et. Onun için..."
Ömer sustu, bunu düşünmemişti, düşünmesi gereken ilk şey olmasına rağmen aklından çıkmıştı. Kuru dudaklarını ıslattı, yutkunduktan sonra cevap verdi,
"O mesele... İyi ki uyardın, yani tabi çok yaklaşacağımdan değil. Ama yine de tedbirli olacağım. Konuşabilirim değil mi?"
"Bildiğim kadarıyla evet. Ama temas etmemeye gayret et. Kötü anılarımız olabilir ama tekrar hastalanmasını istemem."
"Defne, Duygu beni aştı. Burada biriyle bile tanışmış. Yine de elini sıkmamaya ya da sarılmamaya çalışacağım. Biraz da haremlik selamlık olalım."
Kendi esprisine güldü ama Defne anlamadığı için tepki vermemişti. Ömer gülüşünü toparladı ve ekledi, "Neyse, sen çok müsait değilsin galiba. Hastaneden çıktıktan sonra ararım. En yakın zamanda görüşeceğiz. Seni seviyorum."
"Ben de seni." Dedi Defne.
Telefonu kapadı, yanında uyuyan Asım'a baktı. Kendisi de biraz uyusa iyi olurdu. Bir kolunu oğlanın üzerine doğru atıp gözlerini kapadı. Ve daha önce hiç benzerinin olmadığı bir rüyaya daldı.
Rüyasında uyanıyordu, ama olduğu evde değil Ömer ile evlerindeydi. Odada yalnızdı, doğrulup sırtını başlığa dayadı. Üşüyordu, çıplak kollarına ellerini sürttü, odanın açık kapısına doğru baktı. Kapının ardı karanlık olduğu için bir şey göremiyordu.
Beklerken Ömer'in karanlık kapıdan içeri giren ilk adımıyla bedeninin ısındığını hissetti. Huzursuzluğu da hızla ruhunu terk ediyordu, daha net görebilmek için öne doğru uzandı. Ömer'in kucağındaki bembeyaz kundağı gördüğünde eli heyecanla göğsüne doğru gitti. İşte şimdi sıcacıktı her yer, bir bulutun üstünde gibi hafifti. Ömer kundak ile yatağa oturdu, Defne içindeki bebeği görebilmek için Ömer'in yanına oturdu. Beyaz kundaktaki bebek o kadar küçüktü ki Ömer'in kollarının içinde bir parmak gibi gözüküyordu. Defne eğilip yüzünü görmek istediğinde sanki bütün ışık bebeğin yüzündeymiş de o yüzden net hiçbir şey göremiyormuş gibiydi. Ama rüyada bunu umursamadan işaret parmağının arkasını pamuk gibi bir tene sürterek okşadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deli Peri
Fanfiction"365 gün." Dedi bir sır verirmiş gibi fısıldayarak. "365 gün sonra kendi dünyama döneceğim." "Neden peki, yani niye geldin, niye gidiyorsun?" dedi Ömer de fısıltısına karşılık vererek. Yalnız olmalarına rağmen saklanıyormuş gibi seslerini kısıyorlar...