Defne parmak uçları hala Ömer'in yüzünü tutarken dudaklarını ayırdı, Ömer'in gözleri hala yumulu, dudakları aralıktı. Defne Ömer'in hafif çatık kaşlarına gözlerini kaydırırken parmak uçlarıyla adamın ıslak dudaklarına dokunmuştu. Öpüşürken farklı bir şey hissetmişti. Ona ait olmayan bir his gibi, yanında bir misafir taşıyor gibi. Gözlerini karartan bedenini ağırlaştıran bir duygu.
"Bunun anlamı neydi peki?" dedi Ömer usulca gözlerini açarken. Dudaklarını kapayıp yutkundu. Defne Ömer'in kapkara gözlerine bakarken kendi kendine gülümsedi. Çok güzel şeyler görmüştü ama en güzeli Ömer gibiydi o anda.
"Çok tatlı konuştun, canım istedi öpücüğü."
Ömer güldü, başını eğerek dudaklarını ıslattı, kalbi hala küt küt atıyordu, Defne hem çok iyi geliyordu ona, hem de hiç iyi gelmiyordu. Hayatında hem çok fazlaydı, hem de çok eksik. Dile dökemeyeceği anlatamayacağı şeyler çok fazlaydı.
"Defne... Bunu yapamayız. Yani canımız istediğinde.. öpüşemeyiz." dedi, bunu söylerken kafasının içinde onu tekrar öpmeyi hayal etmesi ironikti.
"Belki de..." dedi Defne bakışlarını tavana doğru kaldırarak. Ayaklarını hafif hafif sallıyordu, "Öpüşen arkadaşlar olabiliriz."
"Olamayız." diyerek güldü Ömer. Geri çekilip Defnenin önündeki saçı tuttu, parmaklarının arasında dolaştırmaya başladı, "Birbirimize bağlanırsak üzülürüz Defne."
"Galiba haklısın." dedi Defne birden durularak. Defne bunu nasıl başaracağını bile bilmiyordu, tutkunun yaratığıydı periler, her şeylerini çok sahiplenir, sevdikleri her şeyi hırsla benimserlerdi. Kaşlarını çattı, Ömer de bunu anlayana kadar saklayabilirdi belki.
Ömer başını sallayıp döndü ve koltuğa oturup Defne'nin aldığı şifacı masasını eline aldı. Küçük bölmelerini açıp kaparken Defne koltuğun arkasından yaklaşıp öne doğru eğildi,
"Bir de bir şey hatırlatmam lazım. Bana masa için teşekkür ettin ya, bunda sorun yok ama bana hiç teşekkür etme bundan sonra. Çünkü bu masayı sana sihirle getirmiş olsaydım, sana verdiğim gücü geri almak zorunda kalırdım. Sihrimle, sana verdiğim güçle alakalı bana teşekkür edemezsin. Anladın mı?"
Ömer kaşlarını çattı, şu ana kadar Defne'ye öğreten hep o olmuştu, şimdi Defne'nin böyle tane tane sakin sakin ona bir şeyler söylemesi ve cevabını bekleyerek yüzüne bakması rolleri değiştirmiş gibi hissettiriyordu.
"Yazdım aklıma." dedi ve göz kırptı. Defne ellerini kanepenin üzerine koyup doğruldu ve yerinde hafifçe sağa sola sallanırken konuştu,
"Peki... Şey, bana verebileceğin bir kitap var mı? Sen çalışacaksın sanırım."
"Yeni bir makale üzerinde çalışıyorum. Boş durmak pek isminin önündeki unvana yaramıyor bizim mesleğimizde. Nasıl bir şey istersin?" dedi ve kalkıp büyük kitaplığın önüne geçti. Ellerini arkasında birleştirip göz gezdirirken Defne dudaklarını yolmaya başlayarak Ömere baktı.
"Şey var mı.. Aşk romanı?"
Ömer duraksadı, Defne'ye doğru dönüp kaşlarını kaldırdığında Defne omuzlarını kaldırıp geri düşürdü.
"Bende pek öyle kitaplar yok. Seri katilliğe girişmeyeceğine söz verirsen cinayet romanı vereyim? Ya da fantastik seri var bir kaç tane."
"Hiç mi yok ya?" dedi Defne şaşkınlıkla. Yüzlerce kitap var gibiydi kitaplıkta, nasıl olmazdı ki?
"Defne. Yok. Yani okumuyorum ben. Evrim'in vardı öyle chick lit tarzı kitapları, tarihi aşk, birkaç yetişkin roman falan. Ama attım, bir kısmını da üniversite kütüphanesine verdim. İşime yaramayan şeyleri tutmayı sevmem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deli Peri
Fanfiction"365 gün." Dedi bir sır verirmiş gibi fısıldayarak. "365 gün sonra kendi dünyama döneceğim." "Neden peki, yani niye geldin, niye gidiyorsun?" dedi Ömer de fısıltısına karşılık vererek. Yalnız olmalarına rağmen saklanıyormuş gibi seslerini kısıyorlar...