Ömer yatağa doğru büyük adımlar atarken birden kendini bırakmış ve dizlerinin üzerinde Defne'nin başının yanına gelmişti. Defneyi tutmak için elini sırtına doğru götürdü, ama yaradan yanlara doğru sızan kan onu uyarınca geri ellerini çekip ne yapacağını bilemez bir şaşkınlıkla öylece sırtına baktı. Yaraları çizik değil yarık şeklinde gibiydi, midesi kasılıp başı hafifçe dönmeye başladığında tek eliyle yere tutundu ve titreyerek çıkan sesiyle Defne'nin yüzüne dokundu,
"Defne, Defne uyan hadi güzelim bir şey söyle. Gözlerini aç sadece ya da, ama bir tepki ver hadi Defne, Defnem?"
Defne'nin kirpikleri kırpıştı, göz kapakları ağır bir şekilde açıldığında Ömer heyecanla onun fersiz ballarına baktı. Ardından Defne'nin göz kapakları mıknatıslı gibi tekrar birbirine çekilmişti.
Ömer hemen kalkıp temiz su ve bez hazırladı. Yara için birkaç merhem ve dikiş lazım olursa diye malzeme alarak dakikalar içinde odaya dönmüştü. Eczacı diploması direkt olarak ona her ihtimale karşı bir eczacı dolabı da getirmişti, Ömer şu an bunun için çok minnettardı.
Defneyi koltuk altlarından tutup yatma pozisyonunu değiştirirken Defne'den inlemeye benzer bir tepki almıştı. Bezi ıslatıp önce yaranın etrafını sildi. Birkaç ilaç döküp üstünden hafif hafif silmeye başladığında sırtındaki yarıkta bir şeyler gözükmeye başlamıştı.
"Bu..." dedi şaşkınlıkla. Dudaklarını birbirine bastırdı, bulanan midesini zapt etmeye çalışıyordu.
"Defne uyan lütfen." dedi yalvarır gibi. Defnenin çenesine parmaklarını koyup kendine doğru çevirdiğinde Defne tekrar gözlerini açmıştı.
"Ömer?" dedi güçsüz bir sesle. Ömer burukça gülümseyip başını salladı.
"Ne olduğunu hemen anlatıyorsun."
Defne yarım bir nefes verdi, ardından yüzü acı çeker gibi buruştu.
"Kanatlarım... Çıkmalarını istedim."
"Bunlar kanat yarası mı? İçinde.. içinde bir şey var sökmemiz mi gerekiyor?" dedi ama düşünürken sanki başından aşağı soğuk sular dökülmüştü. Elindeki ağrı kesicilerin o şeyi çekip çıkarırken Defne'ye yeteceğini hiç sanmıyordu. Üstelik.. elleri titrerdi Ömer'in, dayanamazdı, bayılırdı kesin!
"Hayır! Dokunma onlara, denedim, çıkmadılar Ömer. Reddettiler beni." dedi Defne, ardından hıçkırdı, dudağını büküp sicim sicim yaş dökmeye başladığında Ömer parmağıyla yanağını silmeye çalıştı.
"Tamam güzelim, konuşacağız bunları ama önce şu yarayı halledelim açık durmasın." dedi. Eline bezi alıp silmeye devam edeceğinde aklına gelen şeyle duraksadı, "Senin iyileşmen gerekmiyor mu? Neden hala duruyor?"
Defne burnunu çekti, başını hafifçe sırtına doğru çevirip baktı,
"Belki büyük diyedir.. belki kanat yarası olduğu için. Bi-bilmiyorum."
"Neyse halledeceğiz sen koy kafanı, al bu ağrı kesiciyi de." dedi ve bir tablet verdi. Defne yutup kafasını yastığına koymuştu. İki elini başının yanlarına doğru yerleştirip yumruk yapmıştı. Ömer dikkatli hareketlerle yaraları temizlese de Defne arada irkiliyor, küçük sesler çıkarıyordu. Ömer onun mırıltıları ve burnunu çekmelerini dinlerken sürekli yanak içini ısırıyor, ağzında kanın metalik tadını hissedebiliyordu.
"Diksem iyi olur Defne, dayanabilecek misin?"
"Kumaş gibi dikecek misin beni?" dedi Defne hayretle. Koca gözleri yaşlardan parlak parlaktı. Ömer uzanıp yüzünü okşamak istedi ama ellerinde kana bulaşmış eldivenler vardı. Bunun yerine hafifçe gülmüştü,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deli Peri
Fanfiction"365 gün." Dedi bir sır verirmiş gibi fısıldayarak. "365 gün sonra kendi dünyama döneceğim." "Neden peki, yani niye geldin, niye gidiyorsun?" dedi Ömer de fısıltısına karşılık vererek. Yalnız olmalarına rağmen saklanıyormuş gibi seslerini kısıyorlar...