Gün yeni yeni aydınlanırken Ömer elinde tuttuğu minderle kanepenin boş kumaşının üzerinde dalgınca oturuyordu. Kanepeye ait bütün yastık ve minderler etrafa saçılmıştı, sadece elinde bir tane büyük tutuyordu. Acımaya başlayan gözlerini ovuşturdu, kafasının içinde kilolarca taş taşıyordu sanki. Minderi kendinden uzaklaştırıp tekrar baktı.
Orada duruyordu işte. Ufak, yuvarlak, kafa karıştırıcı kahverengi bir leke duruyordu.
Ömer rüyasından uyanıp tepkisizce beklediği saniyeler sonrasında gördüğü kanepesine gidip tek tek minderleri ve yastıkları kontrol etmişti. En sonunda oturduğu minderi yerinden çıkarıp ters çevirdiğinde gördüğü leke buz banyosuna girmiş hissi yaratmıştı. Sabaha kadar bu lekenin nasıl oluştuğunu hatırlamaya çalışmıştı, yanlışlıkla biri yapıp ters mi çevirmişti? Sinan mıydı? Müjde miydi? Başka misafirleri çok nadirdi, ama bir ihtimal onlar mıydı? Yoksa Duygu muydu? Ama hiçbiri bir lekeyi bu kadar takıp korkup minderi ters çevirecek insanlar değildi. Minder kılıflarını yıkadığını hatırlıyordu, ama yine de o silik kahverengi iz oradaydı.
Ömer başının düşünmekten mi uykusuzluktan mı ağrıdığını bilmiyordu. Saate baktı. 2 saat sonra okul için hazırlanması gerekecekti. Minderi kenara attı, düşünmeyi ertelemeye çalışmalıydı. Bu sadece kafa karıştıran bir tesadüftü zaten. Muhtemelen leke çikolata bile değildi. Çikolatayı tekrar düşündü, bu onu rüyasına götürmüştü. Tekrar uyumaktan korkuyordu, tekrar o içini kurutan rüyaları, o gitgide ileri giden seviyeyi yaşamaktan korkuyordu. Yatağa uzandı ve telefonun ekranına baktı. Amerika'yı aramak için uygun bir zamandı, uyanıkken aradan çıkarsa iyi olurdu belki.
"Ömer? Uyanık olmana şaşırdım."
"Ben de, ben de. Nasılsın?"
"İyiyim..." dedi Duygu, sesi iyi geliyordu. "Bu lanet hastalığı kimse çözemedi, hastanede popüler oldum. Yine de iyi olmanın bir yolunu buluyorum gibi, bütün değerlerim iyiye gidiyor."
"Çok sevindim." Dedi Ömer, hafifçe gülümsedi. "Keyfin de iyiye gidiyor mu?"
Duygu birkaç saniye sessiz kalınca Ömer kaşlarını kaldırdı. Kız derin bir nefes alıp konuştu,
"Şaşırtıcı şekilde iyi. Şey, biriyle tanıştım."
Ömer bir an ne diyeceğini şaşırdı, ne tepki vereceğini bilemedi. Yanaklarını şişirdi, dudaklarını aralayıp geri kapattı.
"Ha... Nasıl biri?"
"Benimle ilgilenen asistan doktorlardan biri. Matt ismi. Kibar, ilgili, işinde de çok iyi, hastanedeki en çok güvenilen asistan sanırım."
"Müthiş birine benziyor." Dedi Ömer. Kendi kendine gülümsemişti. Duygu'nun nefes seslerini kısa bir süre dinledi, kız sonunda tekrar konuşmuştu.
"Biri için heyecanlanan kişi olacağımı düşünmezdim."
"Kendini yargılama sakın. Bir şeye de şartlanma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deli Peri
Fanfiction"365 gün." Dedi bir sır verirmiş gibi fısıldayarak. "365 gün sonra kendi dünyama döneceğim." "Neden peki, yani niye geldin, niye gidiyorsun?" dedi Ömer de fısıltısına karşılık vererek. Yalnız olmalarına rağmen saklanıyormuş gibi seslerini kısıyorlar...