Ağustos'un sıcağında, özellikle güneye doğru yapılan yolculuk Defne'yi hiç olmadığı kadar bunaltmıştı. Klimayı açtıklarında bir süre sonra başını ağrıtmasıyla sinirleri bozuluyordu, klimayı kapatıp camı açtıklarında esen rüzgarın sıcaklığı nefesini sanki boğazına geri tıkıyordu. Homurdanarak cam şişedeki buzlu sudan içip geri aralarına bıraktı. Şortlu bacaklarını arabanın önüne doğru uzatırken Ömer yan gözle onu izliyordu.
"Rahat edemedin."
"Sıcak!" diye ciyakladı Defne şikayet dolu bir sızlanmayla birlikte. Yukarı doğru uzattığı beyaz bacakları terliyordu, tişörtü sırtına yapışmış gibiydi, saçlarını koparıp atmak istiyordu.
"En yakın mola yerinde durup soğuk iki kahve alalım, sabret biraz daha."
Defne oturduğu yerde iyice kayıp kolunu açık camdan sarkıttı, kafasını Ömer'e doğru savsak bir hareketle çevirdiğinde Ömer onun bu haline gülmeden edememişti. Alnındaki saç diplerinde ufak ufak ter birikmişti.
"İyiki Minişi bırakmışız, kedicik kendini aşağı atıverirdi."
"Siz de onunla bir kavga, bir can ciğer kuzu sarması bakıyorum?"
"Yani, yaramaz falan ama kedicik sonuçta, ne yaparsın?"
"Ne yaparsın..." dedi Ömer tek gözünü kısarak. İlerdeki coffee shop tabelası gözüne çarpınca şerit değiştirmişti.
"Şimdi ne yapacağız orada? Nasıl bir şey bekliyor bizi?"
"Önce ölüdenizde bir gün ve gece geçiririz, butik bir otel buldum orada kalırız. Sonra tekneyle kelebekler vadisine geçiliyor denizden, orada otel seçeneği yok, çadır aldım. Çadır kurup kalacağız, rahat etmene göre birkaç gün kalırız."
"Çadır mı?" dedi Defne gözlerini kısarak. Ömer kafasını salladı,
"Sahilde kurmaya izin var, kiralanadabiliyor ama kendimizin var nasılsa daha rahat ederiz."
"Hım. Peki denize giriliyor mu?"
"Tabii ki. Sana denizde giyilecek bir şey almadık ama orada hallederiz. Tatlı su değil hatta baya tuzlu. Çok derin o yüzden bensiz çok açılmana izin veremeyeceğim."
"Hah, Ömer, unuttun galiba periyim ben." dedi Defne gözlerini büyütüp kibirli bir şekilde.
"Yine de dikkatli olmakta fayda var sayın peri. Bir de çok sıcak."
"Onu anlıyoruz."
"Yok, bu biraz yayla. Orası farklı bir sıcak, buranın seraya alınmış hali diyebiliriz."
"Ama ama ama..." diye sızlandı Defne dudağını büküp. O sırada Ömer kahve dükkanının önüne arabayı park etmişti.
"İn hadi içerde oturalım." dediğinde Defne bacaklarını indirip kapıyı açtı. Saçları dağınık, tişörtü yamuk yumuk duruyordu, bunun farkında olmadan kapıya doğru ilerlerken Ömer karşısına geçip omuzlarının yanlarından tuttu.
"Şöyle bir düzeltelim..." dedi Defne'nin üzerine el atarken. Şortun içine sıkıştırılan tişörtün etekleriyle uğraşırken Defne kafasını indirmiş küçük bir çocuk gibi yaptığına bakıyordu. Ömer üstünü düzeltip elini saçına götürdü. Topuzundan çıkan saçları kulağının arkasına sıkıştırıp topuzu da hafifçe sıkıp gülümsedi. Kızın yanağına bir öpücük bıraktığında Defne utangaç bir şekilde tek ayağının ucunu zemine vurmaya başlamıştı.
"Şimdi daha iyi. Gel bakalım." dedi Ömer, Defne'nin elini tutup içeri götürürken Defne dudaklarını ısırarak etrafı inceliyordu. Ömer onu yüksek bir tezgahın önündeki yüksek sandalyeye oturtup işaret parmağını kaldırdı. Defne çenesini avcunun içine yasladı, kasaya doğru giden Ömer'i seyretmeye koyuldu. Ömer kısa bir sıraya girip ellerini ceplerine doğru soktu, Defne'ye doğru döndüğünde Defne ona gülümseyip elini kaldırdı. Ömer gülüşüne karşılık verip göz kırptığında Defne heyecanlandığını hissetmişti, gözlerini kaçırıp yüzünü iki elinin arasına alıp beklemeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deli Peri
Fanfiction"365 gün." Dedi bir sır verirmiş gibi fısıldayarak. "365 gün sonra kendi dünyama döneceğim." "Neden peki, yani niye geldin, niye gidiyorsun?" dedi Ömer de fısıltısına karşılık vererek. Yalnız olmalarına rağmen saklanıyormuş gibi seslerini kısıyorlar...