"Defne ben senin için endişelendim ya bir şey olursa ya-"
"Aynı şeyleri söyleyip durma!" diye ciyakladı Defne ellerini başının iki yanına koyup. Ömer bayılıp gidecek gibi hissediyordu, belinden aşağısı iyice uyuşmuştu. Bütün kan kafatasına basınç yapıyormuş gibi ağır hissediyordu. Derin bir nefes almaya çalıştı. Kaç dakikadır Defneye laf anlatmaya çalışıyordu?
"Tamam... Bak okulu aramam gerekiyor gidemeyeceğimi haber vermem için. Telefonumu verir misin?" dedi sesini anlayışlı bir tona büründürerek. Defne ona şüpheli bir bakış attıktan sonra kalktı ve telefonu aldı. Ömer telefonu alıp birkaç mesaj atarken yazıları okumakta zorluk çektiğini fark etmişti. Bittiğinde telefonu koltuğa doğru atıp gözlerini kapadı.
"Defne ben iyi değilim bak cidden... Midem de bulanmaya başladı."
"Bir daha bu üç maddeyi yapmayacağına kendini de inandırarak yemin edene kadar öyle kalacaksın." dedi Defne sırtını koltuğa yaslarken. Ömer biraz doğrulmaya çalıştı ama kendini taşıyamıyordu. Sanki hiç mekik çekmemiş gibi hamdı.
"Allah'ıma kitabıma yapmayacağım Defne!" diye bağırdı hırsla çırpınırken. Defnenin ciddi yüzü biraz yumuşar gibi oldu, gözlerini kısarak Ömere baktı.
"Bunun ne kadar önemli olduğunu anladın yani?"
"Anladım! Bir dahakinde kuşbaşı yap etimden ama lütfen indir beni felç inecek yoksa!" dedi Ömer ellerini bacaklarına doğru götürürken. Defne gözlerini kapalı televizyona doğru götürüp kendine bir bakış attı. Ardından tekrar Ömere döndü.
"Acıyor mu canın?"
"Ölmek üzereyim sanırım.." dedi Ömer yüzünü buruşturarak. Gözleri mi kararmaya başlamıştı?
Defne birden ayağa kalkıp iki elini kaldırdı, parmak uçlarını birbirine geçirip hızlıca çektiğinde Ömer sırt üstü yere yapışıvermişti.
"Aaaaahhh!" diye bağırdı yerle buluştuğunda. Defne başına geçip diz çökmüştü ama Ömerin bir şeyi görecek hali yoktu. Ellerini şakaklarına götürüp bastırdı, bacaklarını zorlukla kıpırdatmıştı.
"Kalk hadi." dedi Defne Ömeri tutup kaldırmaya çalışırken. Biraz utanmış gözüküyordu. Ömer ses çıkarmadan Defnenin yardımına izin verdi ve kendini zorlukla koltuğa attı. Başını kanepenin kenarına yasladı ve gözlerini açtı.
"Ölmeme izin vereceksin sandım." dedi gergince gülerek. Defne kaşlarını çattı ve yere, Ömerin baş ucuna oturdu.
"Saçmalama!" dedi, Ömer gözlerini geri kapamıştı. "Sadece.. akıllanman gerekiyordu. Bu çok hassas bir konu." dedi kendini savunmak ister gibi. Ömer cevap vermeden başını iki yana doğru ağır ağır salladı. Defne adamın kızarmış yüzüne bakarken alt dudağını büktü. Elini ürkekçe yukarı çıkardı, küçük elini Ömerin yanağına koyduğunda Ömer yavaşça gözünü açıp Defne'nin gözlerine baktı. Defne bu bakıştan cesaret alıp elini Ömerin sakallarına sürterken Ömer kurumuş dudaklarını araladı,
"Özür dilerim. Delice düşünüyordum."
"Ben de. Özür dilerim." dedi Defne gözlerini indirerek. "Sonuçta bu sensin. Başkası değil."
Ömer bakışlarını kızın yüzünde gezdirdi, Defne hala Ömere bakmıyordu, baksa Ömerin dudaklarının ucuyla gülümsediğini görebilirdi.
"Bir bardak su getirebilir misin?" dediğinde Defne başını salladı ve ayağa kalktı. Ömer başını geriye yaslayıp gözlerini kapattı. Belinden aşağısı çalışmadığında daha sakin ve mantıklı oluyordu, kesinlikle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deli Peri
Fanfiction"365 gün." Dedi bir sır verirmiş gibi fısıldayarak. "365 gün sonra kendi dünyama döneceğim." "Neden peki, yani niye geldin, niye gidiyorsun?" dedi Ömer de fısıltısına karşılık vererek. Yalnız olmalarına rağmen saklanıyormuş gibi seslerini kısıyorlar...