Burnum kanadı diye hemen inmiştik çarpışan arabalardan. Elim kana bulanmıştı. Görevlinin kabininden ilk yardım setini bulup bana pamuk getirdi. Elinden pamuğu alacaktım izin vermedi. Almaya çalıştım yine vermedi. Burnum tıkalı bi sesle ;
"Balık dalga sırası değil kanıyor ver şunu." dedim. Ama bunun yerine kanın durması için pamuğu o tuttu. Kan durunca pamuğu bir köşeye fırlattı.
"Gözlerin çok güzel balık."
"Güzeldir." deyip güldü. Bir kaç saniye bana baktı. Neden anlamadım. Daha sonra karavan tarzı bir şey vardı. Silahla vurunca ayıcık kazanılanlardan. Silahı elime aldığımda taşıyamadım. Bana bırak deyip silahı elimden aldı. Gözlerini bi yere sabitledi ve vurdu. 5 kere üst üste vurdu. Ama biz elimize sığdırdığımız kadar bir sürü oyuncak çaldık. O sırada bekçinin uyandığını fark ettik. Arka tellerin oraya doğru koşmaya başladık. Oradan da tırmanıp kurtarabildiğimiz oyuncakları kurtardık. Koştuk,koştuk.
En sonunda koşmayı bırakmıştık. Balığa baktım. Elinde oyuncak kedi ve iki tane ayıcık vardı.
"Komutanım ben bunları kurtardım." deyip elimdekileri gösterdim ve asker selamı verdim. Beraber güldük. Üzerimizde kapşonlu ceketler ve siyah pantalonlar vardı. Simsiyah giyinmiştik ve tesadüf müdür bilinmez neredeyse aynı şeylerdi. Daha sonra onun tanıdığı birine oyuncakları emanet ettik. Saat sabah 10:00'a yaklaşıyordu. Karşımızdaki alışveriş merkezinin açıldığını anlayınca içeri girdik. Bir mağazada üstümüzdeki koşmaktan tozlanmış ceketleri yeniledik. Bu sefer üstümüzdekiler tesadüf olmayarak aynıydı. Mutlu olmuştum. Gözlerinin içine bakmak güzeldi...