Kayalıklara geldiğimizde motoru yakın bir yere bırakıp en tepeye çıktık. Kayalığın en uç noktasına doğru yürürken çok zorlandım. Düşecek gibiydim. Ama zar zor da olsa balığın yardımıyla en uca geldik.
"Bak." dedi.
"Çok güzel görünüyor."
"Evet. Gözlerin gibi."
"Ya balık."
"Ne ya."
"Ağlatacak mısın yine ?"
"Hayır bundan sonra üzmeyeceğim seni."
"O anlamda dememiştim ama neyse"
Oturduk. Karşımızda koca bir şehir manzarası vardı. Işıklar birbiriyle dans ediyor gibiydi. En tepede dolunay... Küçük küçük evler sokaklar,sokak lambaları,küçücük görünen araba ışıkları,ağaçlar... Belki geçirdiğim en anlamlı geceydi. Normalde bu saatlerde evde sağa sola dönüp uyumaya çalışırdım.
"Peki,burada böyle duracak mıyız ? Benim uykum gelir." dedim.
"Bekle burda."
"Motorun kapak kısmından bir tane kumaş çanta çıkarttı."
"Bu ne ?"
Açtı. Çadır getirmişti.
"Bunda uyursun değil mi ?"
"Kucağında uyumayı tercih ederdim ama uyurum."
"Kucağımda uyursun merak etme."
Çadırı düz bir alana kurduktan sonra uyku tulumlarını koyduk içine.
"Bence güzel oldu." deyip hemen yattım.
"Bence de." O da yattı. Kafamı kaldırdı.
"Senin yastığın bu." dedi. Kucağına yattım. İkinci defa kucağında uyuyacaktım...
"Ama sen uyuyamazsın böyle."
"Önemli değil."
"Yalan söyleme."
"Söylemedim."
Saçlarımla oynamaya başladı. Bir babanın kızına olan sevgisi gibiydi. Aslında bir benzetme yapılamazdı. Çok farklıydı aramızdaki bağ. Kedi ve balıktık biz.
Saçlarımla oynarken ona baktım. Gülümsedim. Yanaklarnı sıktım. Çocuk sever gibi seviyordum onu. Daha sonra
"Ben böyle uyuyamam ya. Uyurum da sen uyuyamayınca... Olmaz böyle."
"Tamam istediğin gibi uyu."
"Sana sarılarak uyumak istiyorum."
"Ben de."
Daha sonra ona sarıldım. Ve öylece uyduk.