Bir süre sonra gözlerimi açtım. Hastaneye gelmiştim. Yine... yine ve yine aynı şeyler oldu. Hep balık için üzülünce hasta oluyordum. Bu yıllardır böyleydi. Ama şikayet etmiyordum yine de. Kolumd bor serum ve başımda bir hasta bakıcı. Aynı senaryoyu yaşıyordum. Neyse ki 14 haziranda babamın beni hastanelik ettiği gibi bir olay yaşamamıştım. Buna şükrettim... Bunları düşünürken o gün parçalanmış kafamın hali aklıma geldi. Başıma elimi dokumdurdum. İzleri geçmemişti yıllar geçse de. Ben bunları yaşarken balığın hiç haberi olmazdı. Söylemezdim de. Serumum bittiğinde bir şeyler yedim ve hasta yatağında uyudum. 1 saat kadar uyuyup uyandım. Telefonumla oynamaya başladım. İnternette takılırken balığın bir kızla bahsettiği iki günü geçireceğini öğrendim. Yine midem bulanmaya başladı. Ve yine bir serum... Olanlara alışkdım,hastaneden iyileşene kadar çıkmadım. Balığın ne yaptığını görmemek için de telefonu kapattım. Yürüyüş yapıp müzik dinledim. Yine yalnızdım.
Aradan 5 gün geçti. Balık hâlâ yoktu. Telefonumu 5 gündür açmıyordum. En sonunda açmaya karar verdim. 23 cevapsız arama vardı. Hepsi de balık. Daha sonra onu geri aradım. Bana otobüste yolda olduğunu ve otogarda buluşabileceğimizi söyledi. Üzüntüme aldırmadan onun dediğini yaptım. Otogara geldim. Otobüsten indiğinde beni görüp yanıma geldi. Yüzümü ve yanaklarımı sıkıştırdı. Ne olduğunu anlamadım ama mutlu gibiydi.