76

20 6 0
                                    

Parkta oturduğumuz banktan ayağa kalktık.
"Yarın,yine buraya gelelim. Olur mu ?" dedi.
"Sen de çocukluğuna döndün be."
"Döndüm demek ki."
"Benim içimdeki çocuk öldü..." dedim.
"Ben hâlâ görüyorum ama. Ölmedi."
Bir şey demeden öylece baktım gözlerine.
"Bak artık bakabiliyorum." dedim. Gülümsedi.
"Söz ver." dedi.
"Neye ?"
"Hep böyle bakacağına."
"Bakarım."
Daha sonra
"Bak." dedi.
"Neye ?"
"Şuraya bak."
Baktığımda yürüye yürüye sahile gelmiştik ve bir sürü insan vardı. Hepsinin elinde dilek fenerleri...
"Çok güzel görünüyor hepsi." dedim.
"Benimki daha güzel görünecek."
"Biz de mi dilek tutacağız ?"
"Tutmayalım mı ?"
"Tutalım."
İki tane dilek feneri aldık. Yakarken elimi yaktım.
"Aaa." diye bağırıp güldüm.
O da fenerini yaktı. Ellerimizde tutup yanyana durduk. Ne dileyeceğimi bilmiyordum. Gerçekten bilmiyordum. Onun da dileğini bilmiyordum.
"Hadi dile dileğini." dedi.
"Ne dileyeceğimi bilmiyorum balık."
"Ben biliyorum."
"Ben vazgeçtim ya söndürelim bunu dilemek istemiyorum."
"Çocukluk yapma. Hadi."
Düşündüm,düşündüm. Aklıma bir tek şey gelmiyordu en gerekli anda.
'Balığın hep mutlu olmasını diliyorum.'
O da dileğini dilemiş olmalıydı.
"Diledin mi balık ?"
"Evet."
"Hadi bırakalım o zaman."
Aynı anda gökyüzüne yolladık dilek fenerlerimizi. Aynı hizada gittiler. Biraz yükseldikten sonra çarpıştılar. Sonra yine süzüldüler havaya doğru.
"En güzel görünen bizimkiler."
"En güzel."
Oturduk. Fenerlerin gidişini izledik bir süre. Omuzuna yattım. Hiç bir şey konuşmadık. Öylece gökyüzüne baktık.
"Bizim gibiydiler." dedim.
"Nasıl?"
"Bir noktada karşılaştılar. Sonra yola beraber devam ettiler. Sonra yine ayrıldılar,yine birleştiler. Rüzgara rağmen ayrılmadılar ama. En önemlisi de buydu."

BAL'IKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin