Sonra telefonumla uğraşmaya başladım. Kısa bi süre sonra. Balık elini omzuma attı. Herkesin içinde
"Bu gün kız kardeşimin doğum günü." dedi ve çok saçma bi şekilde güldü. Ben de fener tutulmuş tavşan gibi kaldım. Ve şu şarkıyı söylemeye başladılar ;
Pera şarkısını duyunca moralim düzeldi. Pera dinleyince kafamdaki her şey silinmişti. Şarkı bitince herkese teşekkür ettim. Ve oradan ayrıldık.
Doğum günümü neden bu kadar abarttıklarını anlamadım aslında. Hiç kutlamayan birisiydim. Pasta alan tanıdıklarıma cöpe atmasını söylerdim. Daha çok küçükken üvey annemin beni evlatlık alıp hevesli olduğu zamanlar pasta aldığında ona da aynısını söylemiştim. Bi insan doğduğu günü neden kutlar ki ? Ben doğduğum günü kutlamıyorum aslında. Kimler tarafından değer gördüğümü ölçüyorum bi nevi. Yıllar önce bıraktırdıkları okulumdaki insanlar 200 kişi vardı belki. 3 kişi anca kutlamıştır ama. Yürürken bunları düşünüyordum.
"Yine ne düşünüyorsun ?"
"Seni."
"..." cevap vermedi. Saate baktığımda 04.35 olmuştu. Tesadüf olarak tam saat 04.35 'i görmem iyi hissettirmişti. Benim için çok değerliydi o saat. 6 yıl önce balığa olan duygularımı söylediğim dakika. Tebessüm ettim. Neden güldüğümü sordu. Cevap verecekken yere düştüm. Okuduğum ve çok sevdiğim bi kitaptaki başkarakter sürekli düşüyordu. Aklıma bunu getirerek güldüm. Ay Ege ya dedim. Balık arkasını döndü. Düştüğümden haberi olmamıştı.
"Ege kim."
"Sevgilim."
"Senin sevgilin yok ki."
"Evet yok. Yalan söyledim."
Kapşonunu kafasına taktı. Ben de taktım. Korkuyla ve yavaşça koluna girip omzuna yaslandım. Neyse ki bir şey demedi. Biraz böyle dursam olur mu dedim,kabul etti.