79

30 6 0
                                    

Hastaneden ayrıldık. İçimde fırtınalar kopuyordu. Akciğerimin ağırlığını hissetmeye başlamıştım. Balıkla da aramızda tartışma çıktı. Çok üzüldüğüm için o da üzülüyordu. Üzülmemi istemiyordu ama bunu sinirle anlattı. Daha sonra biriyle görüşmesi gerektiğini söyledi. Gitti. Zaten üzgünken daha da üzüldüm.
O gittiği için ben de eve gittim. Tamamen yalnızlığımı hissetmiştim kalpten. İçimi dökmek için yine çareyi yazmakta buldum.
                                     ***
"Garip. Gerçekten garip. Bi insanın yaşadıkları çok garip. Ah keşke kağıdın dili olsa da konuşsa. Neler anlatır neler... Söyleyemediklerim var ya. Söyleyemediğim her ne varsa yazıyorum. Yazdıklarımı okumuyorlar ama. İnsanlar acımasız. Karşıdakinin duygularını hiçe sayıyorlar. Hele ölüm. En kötüsü. Sevdiklerimizden ayrılmak... Anlatırım bunları,anlatırım da. Söyleyemediklerim işte bilirsin. Insanlara, yaptıklarını yüzüne söyleyemeyince kötü hissediyorum. Kalbine elini koyup neden sevmedin baba? Demek isterdim mesela. Terkedip gitti ama. Herkes gibi. Herkesin gidişi gibi... Bir tek balık kaldı şimdi. Herkes gitti. Aklıma gelen herkes gitti. O da giderse ben de biterim işte.
Onu seviyorum. Anlayamadığım ve anlatamadığım kadar çok. Bana zarar veriyor,ama seviyorum işte. Annesinden dayak yese bile ille de "Annem" diyen çocuk gibi. O benim tüm hayat hikayem. Hayatımı anlatsam hep o var. İşte söyleyeceklerim ve söyleyemediklerim olmasa belki her şey daha iyi olurdu. Beni kıran insanlara bir şey diyemiyorum. Eziliyorum. Hakaret ediyorlar. Bir şey diyemiyorum. Sadece bir sigara yakıyorum. Yani yakıyordum. Hastalığım olmasaydı içmeye devam edecektim. Ama balığa söz verdim onu bırakmamak için. O yüzden artık sigaram da yok. Omuzunda ağlayacağım biri de yok. Balık var. Ama o da hep yanımda değil. Bunu yazarken bak,yanımda mı ? Değil işte.
Hayatım iyice kötüye gidiyor. Hayat hikayemin sonu mutlu bitsin diye uğraşıyorum. Umarım öyle olur. Çünkü gerçekten dayanacak gücüm kalmadı. Bu kadar güçlüyken,her neyse gücüm tükendi artık. Dayanamıyorum. Bir gün bu yüzden kendime zarar vermekten korkuyorum. O dereceye gelmek için de balığın da beni bırakması gerekir. Kendi isteğiyle veya değil,bırakırsa beni... Ben de kendimi bırakırım.
Keşke hep benimle olsa sevse beni. Şuan yanımda olsa yine,kokusu olsa çeksem içime,gözleri olsa baksam... Saçlarımı öpse. En kötü anımda da yanımda olsa keşke. Belki yalnız kalırsam daha iyi hissedeceğimi düşünmüştür. Kimle,nerde bilmesem de geri gelmeyecek. Keşke,şimdi kapı çalsa. Gelen o olsa,canım ne kadar yanıyorsa ona sarılsam. Ağzından çıkan kelime ne olursa olsun beni mutlu etse. Saçlarımla oynasa. Omuzunda ağlasam. Beraber delirsek, eğlensek. Güzel olurdu. Yine gittiğimiz lunaparka gitsek mesela. Sahildeki banka. Parka. O sevdiğini anlatsa ben de dinlesem. Güzel olmaz mıydı be ? Olurdu tabi...
Nefretle de baksa gözlerini sevsem. Onu sevdiğimi söylesem. Söyleyebilsem. Bunlar fazla değil. Beklediğim bir şey yok aslında ondan. Sevsin,sevmesin ben onu yine de severim."
                                     ***
Kalemi elimden bıraktım. Yazmaktan parmaklarım ağrıyordu. Ama içimi dökmüştüm. Genel olarak. Daha sonra kalemi elime alıp yeniden yazmaya başladım.
                                     ***
"Aradan seneler geçmesine rağmen hislerim ilk günkü gibi değil aslında. Hislerim daha yoğun sevgim daha fazla. Fakat hislerimdeki umutlar kırık hayaller gerçekleşemeyeceğini bildikleri bir yerlerde gözyaşlarım artık daha fazla akıyor gözlerimden. Bazı şeyler değişti hatta çoğu şey değişti. Senin bildiğin gibi değil balık çoğu şey. Mesela her şeye gülen iyiyim diyen çok konuşan ben,artık insanlar kötü olduğumu anlamasınlar diye gülüyorum. İyi miyim peki ? Değilim. İyi değilim konuşamayacak kadar kötüyüm,boğazım düğümlü... Çok konuşan ben artık susuyorum. Susarak anlatmaya çalışıyorum hislerimi. O nasıl oluyor diyeceksin. Olmuyor işte susarak bir yere varılmıyor. Ama susuyorum çünkü biliyorum bu yol sana çıkmayacak. Belki sana varamayacağım bu yolun sonunda. Ama ben sana sonunda kadar varım. Düştüm senin için. Gurursuz olacak kadar düştüm. Sonra da yere düşünce dizleri kanıyan küçük bir çocuk gibi ağladım. Fakat dizlerim değil sol yanım kanıyordu. Evet ağladım,canım acıyordu. Ama güçlüydüm. Ağlayanlar hep güçsüz müdür ki ? Değiller işte ben bu kadar acıya dayanıyorum ve güçlüyüm. Dışarıdan öyle gözükmüyor. Sen de öyle gözükmüyorsun ama sen de çok acı çektin. Hissetmiyorum sanma balık...  Bu acılara sırf sana söz verdim diye katlanıyorum. Gülüşün için,gözlerin için. Artık o kadar alıştım ki beni değil de başkasını sevmene. Buna kırılamıyorum bile. Kırılmayı özledim diğer insanlar gibi. Gülmeyi özledim. Bir de seni özledim... Ve şuan gülemiyorum çünkü sen yoksun. Kırılamıyorum bile,çünkü hissizleştim.
Sadece yazıyorum. Sadece kendi kendime seviyorum,yaşıyorum,yazıyorum. Senin haberin bile olmadan,sadece yazıyorum..."
                                     ***
Satırlarımı sonlandırdığımda hiç ağlamadığımı fark ettim. Daha sonra,dediğim gibi kapı çaldı. Balık geldi. Kapıyı açmamla ona sarılmam bir oldu.
"Bir daha gitme balık."
"Gitmeyeceğim zaten."
"Sonra çok özlüyorum seni ben."
"Ben de."
Beraber koltuğa oturduk. Çok özlemiştim onu. Omuzuna yattığımda gerçekten huzur bulmuştum.
"Sen istemedin diye ağlamadım."
"Yıllar önceki gibi."
"Evet."
Gözlerine bakabildim. O da gülümsedi. Ben de.
"Seni çok seviyorum balık."

BAL'IKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin