İki gün önce, yirmi kişilik bir gurupla son iki aydır otlaklarına musallat olup, koyun, keçi ve atlarını çalan bir çeteyi avlamak için yola çıkmışlar. Bu sabah bir gurup süvarinin izlerini görmüş ve nal izlerinin kendi bindikleri atlardan daha iri olduğunu farkedip, neyin nesi olduklarını anlamak için takip etmeye karar vermişlerdi. Kısa bir süre sonra, atlıların birkaç kilometre ilerdeki bir pınara doğru yol aldıklarını anlamış ve izlerden ayrılıp, peşinde oldukları süvarilere görünmeden pınara bakan bir tepenin arkasına dolanmışlar. Bineklerini yamaçta bırakıp, sürünerek tepenin başına tırmandıktan sonrada doruktaki kayaların arkasına yüzü koyun uzanarak aşağıda olan biteni seyretmeye başlamışlardı.
İçlerinden biri, " Herhalde şu kenarda ölü yatanlara yaptıkları gibi boğazını kesecekler ve tozun toprağın içinde bırakıp gidecekler." diye fısıldadı.
Küçük gurubun komutanı genç, "Sssssshhh, sessiz ol! Bizi duyacaklar!" diye uyardı.
Bir başkası, " Burada böylece oturup adamın boğazını kesmelerinimi seyredeceğiz?" sordu.
Komutan, " Bekleyin düşünüyorum." dedi. " Ayrıca, boğazını kesecek olsalardı o işi adam ayılmadan yaparlardı. Görünüşe göre kolu kesik adamla yerdeki eli kolu bağlı sarışın devin geçmişleri var. Zannedersem ona önce işkence edip, ondan sonra öldürecekler."
" Yardım edecekmiyiz?"
" Cesur bir savaşçıya benziyor. Adamların ona eziyet edeceklerini bildiği halde kılı bile kıpırdamadan hâlâ kesik kollunun gözlerinin içine korkusuzca bakıyor. Başka biri olsa çoktan canının bağışlanması için yalvarmaya başlamıştı. Bu kadar yürekli birinin bu kancıklar tarafindan öldürülmesine izin veremem."
" O zaman sarışını kurtaracağız."
" Adamlara söyle işaretim için hazır olsunlar."
Komutan, tek kollu haydut belindeki bıçağını kınından sıyırıp, sarışın deve yaklaştırmaya başladığında elindeki yaya bir ok yerleştirdi ve sağına soluna baktı. Adamlarınında hazır, emrini beklediklerinden emin olduktan sonra uzandığı kayanın arkasından ayağa fırladı ve " Şimdi!!! " diye bağırıp, kalkarken gerdiği yayını boşalttı.
***
Kesik kollunun adamlarından ikisi sağına ve soluna geçip, uzun saçlarından tutarak başını sabitlerlerken; Ragnar için için, " Elime firsat geçmişken bu iti handa öldürmeliydim." diye hayıflandı ve Sansar suratlı çürük dişlerini göstererek elindeki hançeri sol gözüne doğru yavaş yavaş yaklaştırmaya başladı.
Ragnar bakışları hançerin keskin ucuna odaklanmış, gözünü çıkaracak hamleyi beklerken; birden nereden geldiği belli olmayan bir ok pis pis sırıtan Sansar suratlının çürük dişlerini kırıp, dilini delip geçtikten sonra ensesinden bir karış kadar dışarı fırladı ve adam bir saniye önce yardımıyla Ragnar'ın gözlerini oymayı planladığı hançeri elinden düşürüp, hırıldayarak yere yuvarlandı.
Ragnar, sağında solunda durmuş başını sabitleyen adamlarda vücutlarına saplanan oklarla yere yıkılınca neler olup bittiğini anlamak için şaşkın şaşkın etrafina bakındı ve sansar suratlının geriye kalan çapulcularının ve iki ermeni izcininde kanlar içinde yerde debelenerek can çekiştiklerini gördü. Okların kimler tarafindan atıldığını bilmesede sadece kendisinin yaralanmadığını anlayınca paçayı sıyırdığını anlayıp, derin bir nefes aldı ve hemen dizleri üzerine yükselip, ensesinden çıkarken omuriliğinide kesen ok yüzünden vucudunu kımıldatamayan ama hâlâ sağ olan sansar suratlının yanına emekleyerek mavi gözlerini tek kollu düşmanının gözlerine dikti ve öfkeyle, " Demek bana işkence edecektin." diye homurdanıp, adamın biraz önce yere düşürdüğü hançeri alarak el ve ayaklarını bağlayan ipleri kesti. Bileklerini oğuşturarak yavaşca ayağa dikildikten sonrada göğsü hırıldayarak nefes almaya çalışan sansar suratlının kafasını ardı ardına tekmelemeye başladı. Bir kaç okkalı darbeden sonra suratı tanınmaz hale gelip, kafasının sol tarafı sanki bir balyoz darbesi yemiş gibi içe çökünce öfkesi dindi ve ölüme çok yaklaşıp, ucu ucuna hayatı kurtulan her insanın hissettiği ferahlıkla başını arkaya atıp, " Tanrı Odin, sana bir kurban borçluyum." diye kahkahalarla gülmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MALAZGİRT
Historische RomaneMelik şah kağnıda ne taşındığını görmek için hemen perdeleri aralayıp yukarıya tırmandı ve üçü köşeye büzüşmüş, biri ayakta kızları görünce gülerek, " Ulan sende ne şans var be! Bok çukuruna düşsen her koltuğunun altında bir huriyle çıkacaksın." d...