Düşmanlarının saldırılarını aniden durdurup, geri çekilmelerini fırsat bilen Bryennios ve adamları hâlâ kalkanlarının koruması altında ana orduya doğru hareketlenip, kısa bir süre sonra onlarla birleştiler ve ölüme ramak kala hayatlarının kurtulduğunun farkında olan askerler yardımlarına yetişen diğerlerine sarılıp, canlarını kurtardıkları için teşekkür etmeye başladılar.
Bryennios öfkeyle, " Çocuklar gibi eğleşip, kucaklaşmayı bırakın ve çabuk yerlerinizi alın! Düşmanın hâlâ karşınızda olduğunu unuttunuz herhalde!" diye gürledi ve komutanlarının uyarısıyla kendilerine gelen piyadeler telaşla Bizans ordusunun sol kanadına doğru koşturdular.
Adamları saf tuttuktan sonra, tecrübeli komutan zorlu ve kanlı geçen çekilişlerinin faturasını kontrol etmek için bakışlarını cenk meydanına çevirdi ve bin, binbeşyüze yakın askerinin gökyüzünde asılı güneşin altında kımıldamadan cansız yattığını. Yaralı olan yine bir o kadarınında, kimi yürüyerek, kimi ise sürünerek kendi hatlarının güvenliğine geri dönmeye çalıştıklarını gördü.
Bryennios yüreği kaybettiği askerler yüzünden buruk, tehlikeye aldırmadan yaralılara yardım göndermeye hazırlanırken; gözüne Selçuklu hatlarından ayrılıp, onlara doğru at koşturan dev yapılı sarışın bir süvari takıldı ve hemen, nasıl olduysa o karmaşadan sağ salim kurtulan bineğinin üstüne tırmanıp, hayvanı Roman Diyojen'in yanına sürdü.
Bu arada, süvari önünden kimi sekerek, kimi yuvarlanarak kaçmaya çalışan garibanlara aldırış etmeden yoluna devam etti ve sesini Bizans imparatoru ve yanındakilere duyuracak kadar yaklaştığında bineğini durdurdu.
" Selçuklu sultanı Alpaslan han; size, herhangi bir saldırıya maruz kalmaktan korkmadan canlı kalan adamlarınıza yardım edebileceğinizi ve işiniz bittikten sonrada Roman Diyojen'le konuşmak istediğini iletmemi istedi."
Roman Diyojen tam atlıya cevap vermeye hazırlanıyordu ki; arkasından birilerinin okkalı bir küfür savurduğunu duydu ve omuzunun üzerinden geriye baktığında yanına doğru yürüyen Varangian'ların komutanı Hama'yı gördü.
Hama öfkeden kıpkırmızı, zehir zemberek bir ses tonuyla, " Ben bu herifi tanıyorum. Adı Ragnar ve birkaç ay önce doğuya göreve gönderdiğim adamlarımdan biri. Demek taraf değiştirip, düşman için savaşmaya başlamış." dedi.
Özel korumalarının komutanının söylediklerini duymazdan gelen Roman Diyojen elinin bir işaretiyle adamı susturup, bakışlarını yeniden süvariye çevirdi ve sesini yükselterek, " Git Alpaslan'a söyle, şimdilik ateşkes önerisini kabul ediyorum ve birazdan onunla görüşeceğim." dedi.
İmpatarorun cevabını alan süvari hemen bineğini mahmuzlayıp, Selçuklu'lara doğru uzaklaşmaya başladığında; kendini tutamayan Varangian komutanı nefretle, " Hain, seni elime geçen ilk fırsatta kendi ellerimle geberteceğim." diye bağırdı.
Ragnar sarfedilen sözleri duyar duymaz atını zınk diye durdurdu ve geriye döndü.
" Hama, kuyruğu kapıya sıkışmış it gibi havlayan senmisin?"
Hama, Bizans saflarından bir, iki adım öne çıkarak göğsünü olabildiğince kabarttı ve ellerini meydan okurmuş gibi beline koyup, " Evet benim." diye bağırdı. " Savaş başlayınca seni bulacağım ve Varangian'lardan ayrılarak onlara ihanet etmenin bedelini sana ödeteceğim."
Ragnar alaylı alaylı, " Zamanı gelince, kimin kime bedel ödeteceğini görecegiz." diye güldü ve Bizans ordusundan uzaklaştı.
Kısa bir süre sonra Selçuklu hatlarına vardığında; bineğini onu bekleyen Alpaslan ve generallerinin yanına sürdü ve " Dediklerinizi kabul ettiler." diye rapor edip, biraz ötedeki Melik şah'ın yanında yerini aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MALAZGİRT
Historical FictionMelik şah kağnıda ne taşındığını görmek için hemen perdeleri aralayıp yukarıya tırmandı ve üçü köşeye büzüşmüş, biri ayakta kızları görünce gülerek, " Ulan sende ne şans var be! Bok çukuruna düşsen her koltuğunun altında bir huriyle çıkacaksın." d...