Bizans ordusu bütün sabah yol aldıktan sonra, öğleyi bir, iki saat geçe Malazgirt'i görmeye başladı ve General Bryennios, " Vakit daha erken. Askerlere saldırıya geçmek için hazırlanmaları emrini vereyimmi Hasmetmeap?" diye sordu.
İmparatorun, yaşlı generale cevap vermesine fırsat kalmadan Andronikos araya girdi ve " Şüphesiz bu kadar acele etmemize gerek yok. Nede olsa; ne Malazgirt, nede içindekiler bir yere gidiyorlar. Ordumuz uzun yoldan geldi ve askerleri en azından bir gün dinlendirmeden onlardan şehri almalarını isteyemeyiz." dedi.
Antakya dükü Basilikes, " Bende sayın generalle aynı fikirdeyim." diye Andronikos'u onayladı.
Roman Diyojen'de biraz düşünüp,, " Haklısınız. Uzun ve yorucu bir gün oldu ve adamların yorgunluklarını atmaya ihtiyaçları var. Söyleyin kamp kurulsun." deyince kısa sürede bugün bir saldırı olmayacağı ağızdan ağıza yayıldı ve Bizans ordusu hummalı bir şekilde geceyi geçirme hazırlıklarına girişti.
Kısa bir süre sonra çadırlar kurulmaya, ateşler yakılmaya ve yemek kazanları üzerlerine sürülmeye başlarken; imparator ve generalleri onları güneşten korumak için kurulan brandanın gölgesine yürüdüler ve Roman Diyojen uşaklarından birinin eline tutuşturduğu kadehteki şaraptan bir yudum içip, " Sizce Malazgirt'i almak ne kadar sürer?"diye sordu.
Bryennios kendinden emin, " Bu işi yarın bitiririz." dedi.
Roman Diyojen, " Surları bir günde aşabilirmiyiz?" diye şaşırdı.
Bryennios, " Hemde hiç zorlanmadan." dedi. " Yolda, istikhamcılara yüksek merdivenler inşa etmelerini emrettim ve hepsi hazır. Yarın taarruza geçtiğimiz zaman binlerce askerimiz göz açıp kapayıncaya kadar duvarları tırmanacaklar ve Selçuklu'lara ölüm yağdıracaklar."
Bizans imparatoru, Bryennios'u, hazırlıkları önceden tamamladığı için tebrik etmeye hazırlanırken Malazgirt tarafindan kalkan toz bulutu dikkatini çekti ve " Neler oluyor?" diye merak ederken; kan ter içinde bir subay yanlarına koşturup, " Şehrin kapıları açıldı ve atlı bir birlik dışarı çıktı. Şimdide yavaş yavaş üzerimize geliyorlar." diye rapor etti.
Bryennios haberi duyar duymaz hemen aksiyona geçti ve etrafina, " Çabuk askerlere emredin ani bir saldırıya karşı saf tutsunlar!" diye bağırdı.
Subaylar etrafa koşuşturup, kimi çadırlarla uğraşan, kimi yakacak peşinde, kimi eşyalarla meşgül Bizanslıları yeniden bir düzene sokmaya çalışırken; Roman Diyojen artık çıplak gözle seçilmeye başlayan bin kadar süvariye bakarak, " Ne yapıyor bunlar?" diye sordu.
" Herhalde sadece bir avuç adamla üzerimize gelmeyi düşünmüyorlar."
O esnada süvariler bineklerini durdurup, onları izlemeye başladılar.
Bryennios, " Ne yaptıklarını bilmiyorum ama yeniden Malazgirt'e dönüp, kapıları kapatmadan icaplarına bakabilirsek kendimizi surları aşma derdinden kurtarabilir ve şehri bugün bile alabiliriz.." diye cevap verdi.
Roman Diyojen, " O zaman daha ne bekliyorsunuz?" diye heyecanlandı.
" Gönderin peşlerine Peçenek'leri işlerini görsünler."
****
Bugün öğleden hemen sonra Bizans'lılar, Malazgirt'ten görülmeye başladığında; eğer düşmanları sürpriz bir gece saldırısı yapmayı denerlerse içerde kıstırılmamak için şehri terketme kararı veren ve onları daha yakından görebilmek için yanlarına birkaç ok atımı mesafeye kadar sokulan Alpaslan, telaşla yeniden bir araya gelmeye çalışan piyade saflarına izleyerek askerlerin disiplinlerini ve teçhizatlarını inceden inceye uzun uzun süzerek zayıf gördüğü yanlarını hafızasına kaydederken, hemen yanında duran Melik şah, Bizans ordusunun gerisinden onlara doğru hareketlenen binlerce atlıyı işaret etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MALAZGİRT
Historical FictionMelik şah kağnıda ne taşındığını görmek için hemen perdeleri aralayıp yukarıya tırmandı ve üçü köşeye büzüşmüş, biri ayakta kızları görünce gülerek, " Ulan sende ne şans var be! Bok çukuruna düşsen her koltuğunun altında bir huriyle çıkacaksın." d...