5. ATICILIK YARIŞMASI.

122 6 2
                                    


Selçuklu gelenekleri icabı, güreş müsabakaları hariç her müsabaka, cenge hazırlıklı olmak ve savaşçıların ağırlıklarına alışabilmelerini sağlamak amacıyla zırhlar içinde yapıldığı için; miğferlerini, kalkanlarını, zincir yeleklerini kuşanan yirmi yarışmacı hakemlerin işaretiyle atlarına bindiler ve beklemeye başladılar.

Daha önce çekilen kurada ilk çıkan Sökmen bineğini başlangıç çizgisine sürdü ve hakemin işaretiyle atını topuklayıp, dört nala hedeflere doğru ilerlemeye başladı. İlk hedefin yarı yoluna geldiğinde sadağından bir ok çekip, yayına yerleştirdi ve kirişi gerdikten sonra oku saldı.

Kalem kadar düzgün ok havada dönerek uçup, kınayla işaretlenmiş koyun postuna saplandı ve genç adam yoluna devam ederken; biraz ileride kurulu bir korunağın arkasında bekleyen hakem gizlendiği yerden fırlayıp, elindeki kırmızı bayrağı sağa sola sallayarak Sökmen'in hedefi tam ortadan vurduğunu işaret etti.

Bu arada, Sökmen ikinci okunu hızla yaklaştığı ikinci hedefe gönderdi.

Ok önce hafifçe yükseldi ve havada bir bombe çizdikten sonra postla kaplı kalkanın ortasına düştü.

İkinci hakem hemen korunağından fırladı ve kontrol ettikten sonra genç savaşçının hedefi tam ortadan vurduğunu belirten kırmızı bayrağı salladı.

Üçüncü ve dördüncü hedefleride zorlanmadan tam göbeklerinden vuran Sökmen, dördüncüyü geçer geçmez yayını bir kez daha gerip, okunu sonuncu hedefe saldı ve şimşir ağacından kesilerek ucuna jilet gibi keskin çelik bir uc takılan altmış santimlik dal parçası havada uçarken atını gerisin geri dönderip, hayvanı başlangıç çizgisini sürdü.

Nefeslerini tutarak heyecanla bekleyen seyirciler; hakem ayağa kalkıp, elindeki bayrağı deliler gibi sağa sola sallamaya başlayınca okun hedefe düştüğünü anladılar ve Sökmen'i alkışladılar.

Sökmen geri döner dönmez, diğer yarışmacılarda bir, bir atlarını koşturup, oklarını kalkanlara gerili postlara göndermeye başladılar ve bineği yerdeki bir köstebek kovuğuna basıp, tökezleyerek düşen bir yarışmacı hariç hepsi hedefleri hiç zorlanmadan vurdular.

Herkes sırasını savdıktan sonra; en sona kalan Alpaslan gördüklerinden memnun, Artuk beye dönüp, " Orduda bu kadar iyi okçular olduğunu bilmiyordum. Bugün uzun bir gün olacak." diye atını mahmuzladı ve oda hedefleri göbeklerinden vurup, başlangıç çizgisine döndü.

Böylece müsabakaya devam edildi ve güneş gökyüzünde tepeye tırmanıp, vakit öğleye vardığında; her seferinde hedeflerin arasındaki mesafe birkaç metre kısaltılarak yapılan dört tur atıştan sonra yarışmada geriye sadece sekiz okçu kaldı.

Herkes acıktığı için verilen kısa bir yemek molasından sonra; hakemler, müsabakayı iyice zorlaştırmak için parkuru dahada kısaltmaya karar kıldılar ve hedeflerin aralarındaki mesafe yirmibeşer metreye düşürüldükten sonra yeniden çekilen kurada Alpaslan ilk çıktı.

Selçuklu sultanı hiç oyalanmadan hemen başlangıç çizgisine gitti ve hakemin işaretiyle bineğini topukladı. Binicisinin, yularını kullanmadan onu dizleriyle kontrol etmesine alışkın at iki adımda dört nala kalkınca Alpaslan, yetenekli savaşçıların birkaç ay içinde kaptığı, diğerlerinin ise ancak yıllarca uğraşarak öğrenebildikleri; bindikleri atın dört ayağınında sanki uçuyormus gibi havada olduğu ve nişan alıp, ok salmak için en mükemmel olan o anı bekleyip, ilk okunu saldı.

Alpaslan attığı okun şimşek hızıyla yol alıp, hedefin ortasına düştüğünü gördü ve ikinci oku sadağından çekip, yayına sürerken ilk hedefi geride bıraktı. Aradaki mesafe iyice kısaltıldığından; isabetli bir atış yapabilmesi için ancak bir, iki saniyesi olduğunu hesaplayıp, yayını çabucak gerdi ve atının dört ayağınında havada olduğu anı hisseder hissetmez kirişi boşalttı. Ok nişanladığı yere saplanır saplanmaz, Alpaslan ikinci hedefide geride bıraktı ve eğer birşeyler yapmazsa son hedefe ok göndermek için zamanı kalmayacağını düşünüp, endişelendi.

MALAZGİRTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin