İhtiyaç duyduğu kadar süvariyi toparladıktan sonra onlara sabahtan beri üzerlerinde oldukları binekleri tazeleriyle değiştirttiren Melik şah tam ilerleme emri vermeye hazırlanıyordu ki; biraz ilerisinde duran Ragnar'ın hâlâ canı gibi sevdiği atı deve suratlının üzerinde oturduğunu farketti ve arkadaşına, " Seninkide yorulmuştur. Yeni bir binek edinsen iyi olur." dedi.
Seyislerden biri dediklerini duyup, hemen doru bir kısrakla kuzeyli savaşçının yanına seğirtirken; Ragnar, " Ben başka ata binmem." diye hayvanı reddetti
Aynı anda, çirkin kara aygır dişlerini göstererek kısrağa doğru iki adım attı ve boynunu ısırmaya çalıştı. Bunun üzerine, yedek at bir kişneme kopardı ve şaha kalkıp, yularını tutan seyiside peşine katarak sarışın dev ve deve suratlıdan uzaklaştı.
Ragnar hâlâ kaçan kısrağın ardından gitmeye çalışan bineğini dizginleyip, sağrısına birkaç şaplak indirerek onu sakinleştirdi ve ciddi bir ses tonuyla, " Yorgun olabilir. Ama gördüğünüz gibi atım kıskanç ve aynı zamandada kindar. Başka bir hayvana binerek nefretini üzerime çekmek istemiyorum." dedi.
Birkaç adım ötelerindeki Sökmen gülerek," Dikkat ette bu zalim çadırındaki rum kısrağada bindiğini öğrenmesin. Yoksa kızında kafasını bir ısırarak kopartır." diye arkadaşına takıldı.
Ragnar ağzı kulaklarında, " İkisini bir araya getirmemeye dikkat ettiğim için deve suratlının ondan haberi yok." diye sırıttı.
Melik şah araya girip, " Şaka bir yana, atı değiştirmen lazım dostum." dedi. " Saldırı anında çatlayıp, ölebilir ve seninde hayatını kaybetmene sebep olabilir.
Duyduklarıyla, kendi canından çok bineği için endişelenen Ragnar, atını dönderip, " Çüh!" diye arkadaşlarının yanından uzaklaşmaya başladı ve kuzeyli savaşçının nereye gittiğini merak eden Melik şah, " Hayrola?" diye sordu. " Yoksa bizimle gelmekten vazmı geçtin?"
Ragnar, " Gelmez olurmuyum. Böyle bir cenk fırsatını hayatta kaçırmam. Sadece biraz uzaklaşıp, deve suratlının üzerinden öyle ineceğim. Beni başka bir hayvana binerken görürse peşimden koşup, hayalarımı korartır." diye cevap verdi ve kahkahalara boğulan Melik şah ve Sökmen'e aldırış etmeden huysuz aygırı yirmi metre kadar sürüp, yere atladı. Atın yularını yanına yaklaşan seyislerden birinin eline tutuşturduktan sonrada uzaklaştırılmasını bekleyip, arkadaşlarının yanına döndü ve biraz önce doru kısrağı getiren seyis hayvanla beraber yeniden yanına yanaşınca atın sırtına tırmandı.
Melik şah gülerek arkadaşının eğere yerleşmesini bekledikten sonra etrafındaki askerlere, " Beni dinleyin!" diye seslendi ve " Önce geriye doğru, sonrada açıktan at sürerek düşman sağına arkadan saldıracakmış gibi yapacağız ve Bizans süvarileri bizi bertaraf etmek için üzerimize hareketlendiklerinde; onlarla önce hafif bir çarpışmaya girecek ve hemen ardındanda cesaretimiz kırılmış gibi önlerinden kaçmaya başlayarak hepsini peşimize takıp, piyadelerden uzaklaştıracak, ondan sonrada ordularıyla aralarına girip, geriye dönmelerini önleyerek işlerini göreceğiz." diye planını açıklayıp, atını topukladı.
Böylece, üçbin süvari önlerine düşen genç adamın ardından bineklerini tırısa kaldırdılar ve onlar daha yola çıkar çıkmaz, Bizans atlıları konuçlandıkları yerden ayrılıp, kendi ordularının gerisinden Melik şah ve adamlarını takibe başladılar.
On dakika kadar sonra, iki süvari birliği aralarında çatışan iki ordudan beşyüz metre kadar uzaklaştıklarında; Melik şah, " Haydi bakalım! Gazanız mübarek ola!" deyince Selçuklu'lar atlarını Bizans'lıların üzerine üzerine sürdüler ve çok değil, otuz saniye kadar sonra iki grup arasında bir ok atımı mesafe kaldığında yaylarını gererek düşmanlarına bir salvo salıp, kaçıyormuş gibi yaparak geri çekilmeye başladılar. Fırlatılan oklara çok fazla kayıp vermeyen ve kolay zafer kokusu alan imparatorluk süvarileri ise Melik şah ve adamlarının işini bitirmek için altlarındaki hayvanları mahmuzlayıp, dört nala kaldırarak peşlerine düştüler.
Böylece, iki süvari birliği arasındaki nefes kesen kovalamaca başladı ve bir kilometre kadar sonra, devamlı arkasını kontrol eden Melik şah, Bizans'lıları kendi ordularından yeterince uzaklaştırdıklarına karar vererek, " BU KADAR YETER! HADİ GİDİP, İŞLERİNİ GÖRELİM!!" diye elini havaya kaldırdı.
Liderlerinin emriyle, üçbin Selçuklu süvarisi hemen oldukları yere çakıldılar ve peşlerindeki düşmana dönüp, atlarını hâlâ üzerlerine gelen hasımlarına doğru koşturmaya başladılar. Bunu gören Bizans'lılar kısa süren bir şaşkınlık yaşasalarda; Selçuklu'ların kaçmak yerine savaşmaya karar verdiklerini anladılar ve onlarda hızlarını arttırdılar.
Karşılıklı savaş naraları atan iki gurup arasındaki mesafe kısa sürede eriyip, yüz metreye düşünce; Melik şah, "ŞİMDİ!!" diye haykırdı ve Selçuklu süvarileri ikiye yarılıp, şaşkın şaşkın onlara bakan Bizans'lıların ortalarından geçip, gitmelerine izin verdiler ve düşmanları aralarından çıkar çıkmaz arkalarından kirişlerini gerip, boşalttılar.
Selçuklu'lardan böyle bir manevra beklemeyen ve hazırlıksız yakalanan Bizans'lılardan yüzlercesi atılan oklarla vurulup, atlarından yuvarlanırken; Melik şah, yavaş davranmaları yüzünden düşman kılıçlarına yakalanan birkaç askeri dışında başka bir kayıba uğramadan rakiplerinin kaçış yolunu kesmelerinin sevinciyle, " Toparlanmalarına izin vermeyin! Saldırıya devam!" diye emretti ve tam bineğini mahmuzlamaya hazırlanıyordu ki; her zaman yanıbaşında at süren Ragnar'ın kayıplara karıştığını görerek iki adım ötesindeki Sökmen'e, " Bizimki nerede?" diye sordu.
" En son gördüğümde altındaki ata küfürler savuruyordu. Sonra benden biraz geriye düştü ve karmaşada onu gözden kaybettim."
Melik şah hemen endişeyle adamları arasında Ragnar'ın devasa cüssesini aradı ve kuzeyliyi göremeyince bakışları hasımlarıyla aralarındaki boş alana kaydı. O esnada sarışın devin elli metre kadar ötelerinde tozun toprağın içinden sendeleyerek ayağa kalktığını ve yerde yatan bir Bizans leşinin başına yürüyüp, küfürler savurarak cansız bedeni tekmelemeye başladıgını gördü.
Aynı anda, yüzlerce silahdaşlarını oklara kurban veren ve intikam arzusuyla yanan Bizans süvarilerinden beşi kuzeyli savaşçıyı farkettiler ve kargılarını doğrultup, atlarını üzerine sürdüler.
Melik şah, Ragnar'a daha yakın adamların, dostunun yanına ondan daha önce varacaklarını görerek hemen atını dört nala kaldırdı ve yayına bir ok sürüp, kirişi boşalttı.
Ok gökyüzüne doğru yükselip, hızla alçaldıktan sonra Ragnar'a en yakın Bizans'lının başını sıyırıp, bineğinin terkisine saplandı ve can acısıyla kişneyen hayvanı ve binicisini yere devirdi. Ama geriye kalan Bizans'lılar yere yuvarlanan askere aldırış etmeksizin, dikkatleri sarışın devde at sürmeye devam ettiler.
O daha bineğini koşturmaya başlar başlamaz Melik şah'ın ardına takılan Sökmen umutsuzca," Yetişemeyeceğiz." diye inledi.
Bu arada, Ragnar'da üzerine gelen süvarileri farketti ve kaçmaya çalışmak şöyle dursun; savaş baltasını önünde yükseltip, " GELİN BAKALIM! GELİNDE BULUN BELANIZI!!!" diye haykırdı.
Melik şah kendini savunmaya hazırlanan arkadaşını gayrete getirmek ve onlar yanına yetişene kadar dayanmasını sağlamak amacıyla, tam, " Dayan yettik!" diye bağırmaya hazırlanıyordu ki; binicisiz bir atın dört nala kuzeyliye doğru koştuğunu gördü ve biraz gerisindeki Sökmen hayretler içinde, " Ulan bu deve suratlı değilmi?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MALAZGİRT
Historical FictionMelik şah kağnıda ne taşındığını görmek için hemen perdeleri aralayıp yukarıya tırmandı ve üçü köşeye büzüşmüş, biri ayakta kızları görünce gülerek, " Ulan sende ne şans var be! Bok çukuruna düşsen her koltuğunun altında bir huriyle çıkacaksın." d...