İçeri girdiklerinden beri göz ucuyla adamlara nefretle bakan Ragnar " Bunlar vahşi çakallardan bile beter Normanlar." diye fısıldayıp, söylediği sözlerden iğrenirmişcesine yere tükürdü.
O an, karşıdaki masada oturan savaşçılardan biri onlardan tarafa baktı ve kuzeyli tam adama, " Ne var?" diye terslenmeye hazırlanıyordu ki; Melik şah, " Sakin ol." diye uyardı.
Ragnar zorluklada olsa öfkesini kontrol altına alıp, " Bunlar insanlıktan nasiplerini almamış, kendilerini mert zanneden, domuzdanda aşağı bir millettir. Asılları yüzyıllar öncesinden kuzeye, benim geldiğim topraklara dayanır ve para için yapmayacakları şey yoktur. Üç kuruş versen kendi annelerinin bile karnını deşmekten çekinmezler." dedi ve yeniden yere tükürdü.
Bu arada, savaşçılardan biri önlerindeki tepsinin içindeki son et parçasını ağzına atıp, ayağa firladı ve yanından geçen Aleksis'in kabasına okkalı bir tekme oturtup, " Elini çabuk tutup bize biraz daha yemek getirsen iyi olur tombişim, çünkü karnımız hâlâ bayağı aç." dedi ve yediği darbe yüzünden yere kapaklanan hancıya bakarak tıka basa dolu ağzını açıp, kirli dişlerini göstererek kahkahalara boğuldu.
Aleksis gerisini ovalayarak yerden kalktı ve yamakların hepsi mutfağa kaçtıkları için masadaki boş tepsiyi kendi almak zorunda kalıp, şömineye doğru koştu.
Gördükleri üzerine, Sökmen'de, Normanlara düşmanca bakmaya başlayarak, " Bu adam bozmaları güzel bir dersi hakkediyor." diye fısıldadı.
Melik şah, " Görevimizi tehlikeye atmak pek hoşuma gitmiyor amma; yiğit, mazlumu korumazsa yiğitliğinin kıymeti kalmaz. Bu pislikler handaki işlerini bitirip, ayrıldıktan sonra peşlerine düşüp, küçük bir muhabbet etmek boynumuzun borcu oldu." dedi.
Adamların icaplarına bakacaklarını duyunca keyfi yerine gelen Ragnar başıyla askerlerin en ufağını işaret edip, " Şunu siz alın. Kalan ikisini bana bırakın." diye sırıttı ve Melik şah ve arkadaşları önlerindeki içkeleri yudumlayarak Normanların handan ayrılmalarını beklemeye başladılar.
Sonraki iki saat; üç savaşçı, neredeyse bütün buzağıyı yeyip, bitirdikten sonra yukarı kata kaçan yosmaları zorla geri aşağı getirttiler ve şarap testilerini ardı ardına devirerek, isteksiz ve korku içindeki kızların kalçalarını, göğüslerini okşayarak kendi dillerinde bağıra bağıra şarkılar söylediler.
Bu arada, bu geceyi beraber geçirmeyi planladığı sarışın ve kızıl saçlı, Normanlar tarafından mıncıklandığı için her geçen dakika öfkesi dahada kabaran ve artık sabrının sonuna varmaya başlayan Ragnar, " Daha ne kadar bekleyecegiz?" diye sordu. " Yumruklarım kaşınmaya başladı. Ayrıca, hançerim kınının içinden kan, kan diye haykırıp, duruyor."
Melik şah, " Sabır. Bu işi Aleksis'in gözü önünde bu işi yapamayız." dedi ve dört arkadaş içkilerini yudumlayarak beklemeye devam ettiler.
Böylece aradan bir, iki saat daha geçti ve vakit gece yarısına varınca; Norman askerleri aldıkları alkolün etkisiyle sallanarak ayağa kalktılar ve handan ayrılmak yerine, her biri koltuğunun altında isteksiz bir yosmayla yalpalayarak merdivenlere doğru yürüyüp, ikinci kata yollandılar.
Bunun üzerine, Melik şah hayal kırıklığıyla, " Eğer bu gece burada kalacaklarsa bu iş yatar. Kendimizi ele veremeyiz." dedi.
Ragnar, " Şanslı köpekler! Paçayı kurtardılar!" diye öfkelendi ve kendi dilinde okkalı bir küfür savurdu.
Normanlar merdivenlerin sonunda gözden kaybolduklarında; Aleksis saklandığı kuytudan çıkıp, sessizce yanlarına yürüdü. Komşu masadan bir tabure çekip, üzerine çöktü ve sırayla dördününde gözlerinin içine baktıktan sonra, " Yiğitler, bu üçünün yaptıkları artık canıma tak etti. Bunlar yaklaşık bir aydır hanıma dadandılar ve haftada bir, iki sefer gelip, yiyip içiyor sonrada kızları odalara çıkarıp, haklarını bile vermeden onlarla yatıyorlar. Birde, yedikleri içtikleri ve yaptıkları yetmezmiş gibi; sabah ayrılırken elimde avucumda ne kadar para varsa zorla döve döve elimden alıyor ve ondan sonrada kahkahalar atıp, benimle dalga geçerek buradan ayrılıyorlar." diye fısıldadı ve sesini dahada alçaltarak, " Siz mert ve cesur adamlara benziyorsunuz. Eğer müsaade ederseniz size bir teklifim olacak." diye ekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MALAZGİRT
Ficción históricaMelik şah kağnıda ne taşındığını görmek için hemen perdeleri aralayıp yukarıya tırmandı ve üçü köşeye büzüşmüş, biri ayakta kızları görünce gülerek, " Ulan sende ne şans var be! Bok çukuruna düşsen her koltuğunun altında bir huriyle çıkacaksın." d...