Alpaslan ve beraberindeki Selçuklu süvarileri peşlerinden kovalayan Kutluğ bey ve Peçenek'ler onları takipten vazgeçtikten sonra atlarını dört nala sürmeye devam edip, Malazgirt'ten iyice uzaklaştılar ve yönlerini kuzey batıya çevirip, bulabilecekleri Bizans ardçılarına zarar verebilmek amacıyla düşman ordusunun gerisine sarktılar.
Böylece, bir süre daha yol aldıktan sonra; Melik şah, " Keşke askerlerimizin hepsi burada olaydıda şu Bizans'lılara derslerini verebilseydik. Böyle önlerinden kaçmak zoruma gidiyor." diye dert yandı.
Alpaslan, " Ordu burada olsaydı bile onları bugün savaştırmazdım" dedi ve " Sana bir nasihat vereyim oğul." diye ekledi.
" İyi bir komutan, hiçbir zaman iyice hazırlık yapmadan ve eğer şartlar aleyhineyse; hiç gücüne gitmeden, başka bir gün savaşmak üzere geri çekilmesini bilmelidir. Sen sen ol. Hiçbir zaman kazanacağından emin olmadığın bir uğraşa girme. Eğer cengi kazanmak için doğru sartların oluşmasını bir yıl bile beklemen gerekiyorsa bile sabırlı ol ve öyle harekete geç. Çünkü, önemli olan bir savaşın çabuk kazanılması değil, kazananın sonunda sen olmasıdır."
O anda, birkaç yüz metre önlerinden at koşturan izcilerden biri dolu dizgin yanlarına yaklaşmaya başladı ve " Şurada birileri var! " diye sol taraflarını işaret etti.
Alpaslan, " Kalabalıklarmı?" diye sordu.
" Kalkan tozdan kaç kişi olduklarını göremedim, ama çok olduklarını zannetmiyorum."
Alpaslan, oğluna dönüp, " Yanına elli kişi al ve gidip, neyin nesilermiş bir bak bakalım." dedi ve Melik şah ayrılmaya hazırlanırken, " Biraz önce söylediklerimi unutma. Eğer çok kalabalıklarsa kendini ve adamlarını tehlikeye atma ve geri çekil." diye ekledi.
****
Şafakla yola çıktıklarından beri, koruması altındaki dört kızı taşıyan hantal kağnı ile ordu arasındaki mesafenin gittikçe açılmasını önleyemeyen ve ardçı birliklerin bile kilometrelerce gersine düşen Bizans subayı yanındaki yirmi askerle kendini güvende hissetmediği için panikleyerek, " Vur şu öküzlere. Bir an önce orduya yetişmemiz lazım." diye bağırdı.
Ama kağnıyı süren asker daha kırbacına bile davranamadan, içeriden narin bir ses, " Zaten sağa sola savrulmaktan içimiz dışımıza çıktı! Hızlanmayın!" diye mızmızlandı.
Subay, kalın perdelerin arkasındaki ak tenli, kiraz dudaklı, yarı çıplak afetleri düşünerek, aklından şehvetle, " Siz Roman Diyojen'in gözdeleri olmasaydınız, çıkarırdım sizin içinizi dışınıza." diye geçirdi ve kızlardan biri onu imparatora şikayet eder korkusuyla, " O zaman böyle devam." dedi.
Bu arada askerlerinden biri, " Gelenler var." diye seslendi ve subay, " Sonunda birilerinin aklıma geldik ve geride kaldığımızı farkedip, sağ salim orduya katılabilmemiz için adam gönderdiler." diye rahatlayarak elini havaya kaldırdı ve üzerlerine doğru yaklaşan süvarilere el salladı.
****
Melik şah süslü püslü kağnının etrafını saran Bizans'lılardan birinin onlara selam verdiğini görerek, " Herhalde bizi kendi adamları sandılar." dedi ve peşindekilere, " İşlerini bitirmek için hazırlanın!" diye emretti.
Selçuklu askerleri hemen silahlarına asıldılar ve atlarını mahmuzladılar.
Bu arada, onlara refakat etmeye geldiklerini sandığı süvarilerin yalın kılıç üzerlerine koşturduğunu gören Bizans subayı yaklaşanların dost olmadığını anladı ve yüzündeki sevinç ifadesi paniğe dönüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MALAZGİRT
Historical FictionMelik şah kağnıda ne taşındığını görmek için hemen perdeleri aralayıp yukarıya tırmandı ve üçü köşeye büzüşmüş, biri ayakta kızları görünce gülerek, " Ulan sende ne şans var be! Bok çukuruna düşsen her koltuğunun altında bir huriyle çıkacaksın." d...