Erzurum'dan ayrıldıktan beş gün sonra, şafakla beraber uyanan Bizans'lılar bir an önce yola çıkabilmek için çabucak karınlarını doyurduktan sonra süvariler atlarını eğerlemeye, piyadeler ise silahlarını ve zırhlarını kuşanıp, saf tutmaya başladılar.
Geceyi sadece onun için yakılan küçük bir ateşin yamacında geçiren General Josef esneyerek bineğinin yanına getirilmesini beklerken; kampın etrafına diktikleri nöbetçilerden biri koşarak yanına geldi ve elindeki mızrağıyla kuzeyi işaret edip, telaşla, "Süvariler!" diye bağırdı.
Rum general adamın söylediklerini pekte önemsemeden, " Kaç kişiler?" diye sordu.
" Bin kadarlar ve bize doğru at sürüyorlar."
" Ne kadar uzağımızdalar?"
" Yaklaşık iki kilometre."
Josef, " Daha bizi farketmemişlerdir. Bizi görünce kuyruklarını bacaklarının arasına kısıp, kaçarlar." dedi ve atını yanına getiren seyisinin yardımıyla hayvanın üzerine tırmandı.
Nöbetçi, " Bizi farketmemiş olamazlar." derken, bir başkasının yanlarına doğru koşturduğunu gören Josef bıkkın bir ifadeyle, " Şimdi ne oldu?" diye sordu.
İkinci nöbetçi, " İlk guruba sağlarından ve sollarından başkalarıda katıldı. Şimdi yaklaşık üçbin civarındalar." dedi.
O esnada bir subay yanlarına yürüdü ve hâlâ üzerlerine doğru gelen atlılara bakarak, " Bunlar Selçuklu'lar değilmi?" diye sordu,
Josef, " Zannetmem. Ama her kimlerse icaplarına bakmamız gerekecek. Eğer öldürülmezlerse, biz yoldayken arkamızdan dolaşıp, geride kalanlara baskın verebilirler." dedi ve bakışları kim olduklarını bilmedikleri askerlerde, " Süvarilere söyle, en kısa zamanda kampın kenarında hazır olsunlar." diye emretti.
Subay, " Piyadeler?" diye sordu
" Onlar biz dönene kadar burada kalacaklar."
Kısa bir süre sonra, rum general bineğini Bizans atlılarının toplandığı yere sürerken başka bir subay yanlarına koşturdu ve sollarını göstererek, " Bir gurup daha." dedi.
Josef işaret edilen yöne baktığında; birkaç yüz kişinin daha üçbin askere katıldıklarını ve atlıların bir kilometre kadar uzaklarında durup sakin sakin onları seyretmeye başladıklarını gördü.
" Adamlarınızı saldırı için hazırlayın! Hemen peşlerine düşüyoruz!"
Bir, iki dakika sonra; bütün Bizans süvarileri kendi bölük komutanlarının arkasında düzgün ve disiplinli bir şekilde sıraya girince; Josef kılıcını kınından sıyırıp, en ön safa geçti ve " Hiç birine acımayın! İLERİ!!!" diye haykırdı.
Böylece onbin Bizans'lı bir blok halinde yerlerinden firladılar ve dört nala ilerlemeye başladılar.
*****
Sağında ve solunda her zamanki gibi Sökmen ve Ragnar olan Melik şah, bakışları üzerlerine doğru son hız at koşturan Bizans süvarilerinde, " Unutmayın. Arayı ne fazla açacağız, nede çok yaklaşmalarına izin vereceğiz. Aramızda yüzelli, ikiyüz metre olmasına dikkat edin ve menzile girdiklerinde üzerlerine ok göndermeye başlayın." diye haykırdı.
İki gurup arasındaki mesafe beşyüz metreye düştüğünde; Melik şah'ın altındaki küheylan yaklaşan aksiyonu hissettiğinden heyecanla şaha kalktı ve Bizans'lılara doğru atılmak istedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MALAZGİRT
Historical FictionMelik şah kağnıda ne taşındığını görmek için hemen perdeleri aralayıp yukarıya tırmandı ve üçü köşeye büzüşmüş, biri ayakta kızları görünce gülerek, " Ulan sende ne şans var be! Bok çukuruna düşsen her koltuğunun altında bir huriyle çıkacaksın." d...