49. " BUNLAR KIZLARI KAÇIRANLAR OLMASIN."

34 4 0
                                    


Yaralı sol omzu acıdan zonk zonk atan genç Dimitri altındaki ağzı köpük köpük, kan ter içindeki atı yeniden mahmuzlayıp, panik içinde geriye baktı ve peşinde kimseleri göremeyince, " Belkide arkadaşlarımın aksine ben hayatta kalabilirim." diye umutlandı.

Başını yeniden önüne çevirdiğinde bir an için gözlerinin önünde yıldızlar uçustu ve kan kaybından bayılarak yere yapışacağı korkusuyla bineğinin yelesine sıkı sıkıya yapışıp, " Keşke oku yaradan çekmeseydim." diye söylenerek altındaki yorgun hayvanı tekrar ufukta hayal meyal seçilen Malazgirt'e doğru mahmuzladı.

At, yorgunluktan hırıldayarak inip, kalkan ciğerlerini havayla doldurmaya gayret ederek elinden geldiğince hızlanmaya çalışırken; Dimitri'nin aklı dün sabah olanlara gitti.

Şafak vakti gün ağarırken, General Bryennios'un ta kendisi yanlarına gelerek, " Yakında yiyecekleri tükeneceği için orduya erzak sağlayabilecek biryerler araştırmalarını." emretmiş ve çavuşlarının komutası altında hemen Malazgirt'ten ayrılıp, bütün gün at sürmüşler. Yaklaşan savaşın korkusundan boşaltılan birkaç köy gezdikten sonra, bırak bir orduyu beslemeye yetecek, bir müfrezeyi bile doyuracak kadar yiyecek bulamamışlardı.

İkindiye doğru girdikleri son köyde, çavuşları meydandaki kumlarda eşelenen birkaç tavuk görünce, " İyi, zaten Malazgirt'ten çıkarken doğru düzgün yemek yememiştik. Şimdi en azından karnımızı doyurabileceğiz" diye sevinmiş ve " Baston! Yakala şunları!" diye emretmişti.

Bunun üzerine, bir deri, bir kemik olan ve zayıflığı yüzünden herkes tarafından, " Baston." diye bilinen Dimitri hemen atının üstünden yere atlamış. Arkadaşlarının gülüşmeleri ve şakaları arasında bir süre kuşların peşinden koştuktan sonra onları yakalayıp, boyunlarını büküvermiş. Çavuşları, " Artık bugün geri dönmek için geç oldu. Geceyi burada geçireceğiz." diye emredincede tavukları bir güzel pişirip, yedikten sonra köyün evlerinin birinde uykuya dalmışlardı.

Ertesi sabah şafakta uyanıp, tam yola çıkmaya hazırlanıyorlarken; çavuşları ufukta yükselen devasa bir toz bulutu farketmiş ve " Bu gelen olsa olsa General Josef ve yanındakilerdir. Hadi gidip, onlara katılalım." demişti.

Böylece, at binip, bir saat kadar kalkan toza doğru yol almışlar. Ama daha Rum general ve askerlerine yetişemeden kim olduklarını bilmedikleri yüz kadar süvari görüp, önlerinden kaçmaya çalışmışlar. Ama atlılar kısa sürede onlara yetişmiş ve çavuşları ilk olmak üzere, arkadaşlarını birer birer avlamışlardı.

Tek başına kalan Dimitri ise, binicisinin zayıflığı yüzünden diğerlerinden daha hızlı koşabilen atı sayesinde peşindekilerle arayı açabilmeyi başarmış. Tam, " Herhalde beni yakalayamayacaklar." diye sevinmeye başlarken omzuna sanki bir çekiç darbesi inmiş gibi canı yanmış ve acıyla haykırmış. İçgüdüsel olarak elini oraya attığındada bir okla yaralandığını anlamış ve oku çekip, yere atarak saatler boyu deliler gibi kaçmaya devam etmişti

Dimitri atının tökezlemesi üzerine düşüncelerinden sıyrıldı ve başını kaldırıp, Malazgirt'e baktığında artık şehre iyice yaklaştığını görerek bineğini gayrete getirmek için mahmuzlarını kullandı. Ama yorgun hayvan acıya banamısın demeyip, hızını arttırmadı.

Dimitri kısa sürede kapılara varamazsa kan kaybından öleceğinden korkarak hançerini çekti ve ucunu altındaki hayvanın terkisine batırdı.

Can acısından kişneyen at birkaç adım hızlandı ve ağzından ve burnundan kan boşalarak sendelemeye başladı.

Hayvanın ölmek üzere olduğunu anlayan Dimitri, bir an için altında kalıp, ezileceğini sanarak paniğe kapıldı ve hemen ayaklarını üzengilerden çıkarıp, yere atladı.

MALAZGİRTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin