48. BULUŞMA.

31 4 0
                                    


İmparator ve generallerinin, Kutluğ bey'in, Bizansı terkettiğini öğrenmesinden iki gün sonra Alpaslan şafak vakti Selçuklu ordusuna saf tutturup, " ARTIK KENDİMİZİ DÜŞMANIMIZA GÖSTERMENİN ZAMANI GELDİ! MALAZGİRT'E!!!" diye emretti ve otuzbin atlı liderlerinin önderliğinde şehre doğru yola çıktılar.

Vakit ilerleyip, öğleye yaklaşmaya başladığında; ordunun etrafında çevreyi kollayan izcilerden birkaçı dolu dizgin yanlarına döndüler ve Alpaslan'a, Peçeneklerle temas kurulduğu haberini ilettiler.

Böylece, Selçuklu'lar yönlerini Kutluğ bey ve adamlarının görüldükleri tarafa dönderip, ilerlemeye devam ettiler ve bir saat kadar sonra karşılaştıklarında birbirlerine birkaç yüz metre mesafede durdular.

Alpaslan, Peçenek saflarından iki süvarinin ayrıldığını ve atlılardan birinin onlara elçi olarak gönderilen asker olduğunu görerek, " Diğeride Kutluğ bey olmalı." diye fikir yürüttü.

Hemen yanında duran Melik şah, " Ta kendisi." dedi

Bunun üzerine; Alpaslan, oğluna, " Benimle gel." dedi ve bineğini topukladı.

Bir süre sonra aralarında birkaç metre kalınca dört atlı karşılıklı durdular ve Kutluğ bey, Selçuklu liderinin üzerindeki güneşten rengi atmış, eski ama temiz elbiseleri, sağında ve solunda tamir izleri taşıdığından cenkte kullanıldığı belli olan zırhı görünce Aplaslan'ın, Roman Diyojen'in aksine gösteriş meraklısı değil, görmüş geçirmiş bir savaşçı oldugunu anladı ve memnuniyetle gülümseyerek, " Sonunda karşılaştık." dedi.

Alpaslan'da " Hoş geldiniz." diye gülümsedi. " Sonunda bize katılmaya karar verdiğinize sevindik. Uzun zamandır sizden haber beklerdik."

Kutluğ bey sol elini göğsüne götürüp, " Hoşbulduk." diye selamı aldı.

" Gerçeği konuşmak gerekirse; ben ve adamlarım ne yapacağımız konusunda daha kararımızı verememiştik. Ama, son birkaç gün içinde Bizans'lılar ve imparator bizi hainlikle suçlayınca onlarla ipleri koparmaya karar verdik."

Alpaslan, " Roman Diyojen'den ayrılmanızın şartları ne olursa olsun gelmenize memnunuz ve sizleri kollarımız ardına kadar açık bağrımıza basmaya hazırız. Ayrıca, Melik şah'ın size benim tarafımdan ettiği vaatlerde hâlâ geçerli. Bereketli topraklar, ailelerinize kalacak yerler ve savaş ganimetinden pay. Bundan böyle boylarımız barış içinde omuz omuza yaşayacak ve Bizans için birbirini kırmak zorunda kalmayacak." dedi.

Aileler lafını duyunca, Kutluğ bey endişeyle," Biz bu sefere çıkarken çoluğumuz ve çocuğumuzu geride Bizans illerinde onların insafına bıraktık. Eğer birşeyler yapıp, hepsini kurtarmazsak Roman Diyojen bizim yüzümüzden alayını cezalandıracaktır." dedi.

Alpaslan, " Endişe etmenize gerek yok." dedi. " Hemen adamlarınızın dörtte birini, yanlarına alabilecekleri kadar yedek atla yıldırım hızıyla Bizans'a gönderin ve sizin ordularını terkettiğiniz haberi oralara ulaşmadan onları Anadolu'ya getirin. Böylece, yaklaşan harbi kazansakta kaybetsekte hepsi güvencede olacaktır." dedi.

Kutluğ bey, " Bunu yapıp, ailelerimizi güvenceye almak çok yerinde olur." diye rahatladı. " Çünkü, gördüğüm kadarıyla sadece Malazgirt'teki imparatorluk askerleri bile sayıca sizden üstün. Josef ve adamlarıda orduya katıldığında Bizans'lıların güçleri dahada artacak ve bizim bu savaşı kazanma şansımız iyice azalacak."

Melik şah, " General Josef ve yanındakiler hakkında tasalanmanıza gerek yok. Biz onların icabına baktık." diye araya girdi.

Duyduklarına inanamayan Kutluğ bey, " Nasıl?" diye hayret etti.

Alpaslan, " Bir, iki hafta önce, onlar Erzurum'dan ayrıldıktan birkaç gün sonra hepsini pusuya düşürdük ve çoğunu öldürüp, geriye kalanları esir ettik." diye açıkladı.

Önce Bizans ordusunun neredeyse yarısının devre dışı kaldığına şaşıran, sonrada yaklaşan savaşta düşündüğünün aksine kazanma şansları olduğu için sevinen Kutluğ bey, " Bak bu güzel haber. Roman Diyojen ve generallerinin, Josef ve adamlarının yok edildiğinden hiçmi hiç haberleri yok. Onlar hâlâ, o ve askerlerinin Ahlat'ı aldıktan sonra yanlarına döneceklerini sanıyorlar." dedi ve " Kimselere duyurmadan o kadar askeri yok etmeyi nasıl becerdiniz?" diye sordu.

Alpaslan, " Bu, ayak üstü anlatmak için uzun bir hikaye. Gece için durup, kamp ateşlerinin etrafına oturduğumuzda olanları dinlersiniz." diye cevap verdi.


MALAZGİRTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin