Ertesi sabah, Melik şah, düşman kampında göze batarlar korkusuyla Selçuklu süvarilerinin hepsini geride bırakıp, yanına sadece üç arkadaşını kattı ve Kutluğ bey ve adamlarıyla yola çıktılar. Olaysız geçen bir yolculuktan sonrada güneş batmadan Sivas'a vardılar ve şehrin hemen dışında kurulu Bizans kampının mümkün olduğunca uzağından dolanıp, Peçenek'lerin konakladığı yere doğru ilerlemeye başladılar.
Atını sürerken; Melik şah'ın bakışları daha önce bu kadar yakından görmediği, araları devasa kazanlarda pişirilen akşam yemeklerini almak için sıra bekleyen binbir milletten asker dolu düzenli çadırlara kaydı. Genç adam gözlerini bir süre kalabalıkta dolaştırdıktan sonra kampın uzak köşesinde derme çatma kurulmuş ve görünüşe göre sadece sivillerin doldurduğu yüz kadar çadır farketti.
Arkadaşının nereye baktığını gören Ragnar, " Ora Bizans ordusuyla beraber seyahat eden tüccarların." diye açıkladı.
Melik şah hayretle, " Tacirlerinidemi yanlarında getiriyorlar?" diye sordu.
Küzeyli savaşçı, " İlk yola çıkıldığında; Bizans generallerinin korkusundan tüccarlar hemen sefere katılmazlar. Ama, bir süre sonra bırak sadece tacirleri; orduya gezici meyhaneler, gezici kumarhaneler, gezici dişçi ve doktorlar ve hatta gezici genelevler bile katılır. Yani anlayacağın; Bizans ordusu seferde iken ayaklı bir şehir gibidir." dedi.
" Sebep?"
Ragnar, " Elbette para kazanmak için." diye karşılık verdi.
" Düşünsene, altmış, yetmiş bin asker ve ceplerinde her ay aldıkları ve harcayacak hiçbir yerin olmadığı maaşları. Dükkan sahipleri onların satın almak istedikleri veya ihtiyaçları olan herşeyi Konstantinopol'da sattıkları fiyatın on katına onlara okutabilir ve çok zengin olabilirler."
Böylece yollarına devam edip, bir süre sonra Bizanslılarınki kadar şaşâali olmasada temiz Peçenek kampına vardılar ve Kutluğ bey atından inip, yanına yürüyen yaverine, " Komutanlara döndüğümün haberini salın ve bu akşam kurultay olacağını, iki elleri kanda bile olsa toplantıya gelmelerini söyleyin." diye emretti ve yeniden dört arkadaşa dönüp, biraz ilerilerindeki bir çadırı işaret etti.
" Burası sizin. İçeri girip, dinlenin. Akşam olup, herşey hazır edilince size haber veririz ve gelir konuşulanları dinlersiniz."
Melik şah, " Bizim orada olmamız hem doğru olmaz, hemde yakışık almaz." dedi. " Adamlarınız, alacağınız kararı etkilemeye çalıştığımızı düşünebilirler. "
Kutluğ bey, " Bütün geceyi çadırda geçirip, bizim cevabımızımı bekleyeceksiniz?" diye sordu. " İçerde sıkıntıdan patlarsınız."
Melik şah, " Benim başka planlarım var." dedi. " Hava kararana kadar biraz uyumayı, sonrada arkadaşlarımla beraber Sivas'a gitmeyi ve eğer başarabilirsek biraz bilgi edinmeye çalışmayı düşünüyorum."
Peçenek lider, " Çoğu şehrin dışında olsada şehir hâlâ asker kaynıyor. Başınıza birşey gelmesin." diye endişelendi.
" Merak etmeyin. Biz başımızın çaresine bakabiliriz. Ayrıca, oraya bela aramaya değil; sadece Bizans askerlerinin morali ve disiplini hakkında bilgi edinmek için gidiyoruz."
Genç adamı kararından caydıramayacağını anlayan Kutluğ bey üstelemedi ve " Siz bilirsiniz." deyip, yanlarından uzaklaştı.
Yanlız kalınca, dört arkadaş hemen çadıra girerek silahlarını ve zırhlarını üzerlerinden çıkardılar. Yerde serili, tertemiz mis kokulu yataklara girip, kısa sürede uykuya daldılar ve birkaç saat sonrada dışarıdan birilerinin, " Yiyecek birşeyler istermisiniz?" diye seslenmesiyle uyandılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MALAZGİRT
Historical FictionMelik şah kağnıda ne taşındığını görmek için hemen perdeleri aralayıp yukarıya tırmandı ve üçü köşeye büzüşmüş, biri ayakta kızları görünce gülerek, " Ulan sende ne şans var be! Bok çukuruna düşsen her koltuğunun altında bir huriyle çıkacaksın." d...