57. Karşı saldırı.

28 4 0
                                    



İki ordu arasındaki mesafe kapanmaya başlar başlamaz, eğer atının üzerinde kalırsa kolay bir hedef olacağını bildiğinden; ok menziline girmeden aşağı kayıp, merkezin en gerisindeki Varangian'ların arasına karışan Roman Diyojen, ön saflardan, " Kaçıyorlar! Kaçıyorlar!" bağrışmaları yükselmeye başlayınca ayak parmakları üzerine dikilip, Selçuklu'lara baktı ve düşmanlarının geriye çekildiklerini görerek, " Ben biliyordum karşımızda durarak savaşmayacaklarını. Şunlara bak. Daha bir kılıç bile tokuşturmadan korkak tavuklar gibi tabanları yağlıyorlar." diye düşündü ve kendi kendine, " Ama, Alpaslan sonsuza kadar benden kaçamaz. Eninde sonunda onu önüme getirttireceğim. Ellerini ve ayaklarını zincirletip, bir köpek gibi atımın arkasına bağlatacağım ve onu Anadolu'nun bütün şehirlerinde bir maymun gibi halka göstereceğim. Başkente vardığımızdada gözlerini mimletip, Konstantinopol sokaklarında halka kepaze ettikten sonra binbir işkenceyle geberteceğim." diye söylendi

" HEMEN PEŞLERİNE DÜŞÜN!!"

İmparatorun emri ağızdan ağıza yayılıp, Bütün Bizans hattı ikiyüzmetre ilerilerindeki düşmanlarını yakalamak için ileri atılırken; askerlerle arasının açılmamasına uğraşan Roman Diyojen, Selçuklu kirişlerinin boşaldığını duydu ve Varangian'lar hemen başının üzerinde kalkandan bir duvar ördüler.

Birkaç saniye sonra, onbinlerce ok üzerlerine dolu gibi yağıp, onlara kayıplar verdirsede; Bizans ordusu hızını azalmadan, sabah ovaya yayıldıkları geçide doğru çekilen Selçuklu'ların peşinden aç kurtlar gibi uluyup, sevinç naraları atarak koşmaya devam etti.

Böylece, Alpaslan ve ordusu önde ve onlar arkada yirmi dakika kadar sonra tepelere vardılar ve düşmanlarının yavaş yavaş arayı açmaya başladığını gören Roman Diyojen, " HIZLANIN! YOKSA ONLARI ELİMİZDEN KAÇIRACAĞIZ!!!" diye haykırdı.

Baş komutanlarının emrini ikiletmeyen Bizans ordusu hemen Selçuklu'ların peşinden atıldılar. Ama tepelerin arasındaki geçit hepsinin sığacağı kadar geniş olmadığı için merkez ilerlemeye devam ederken sağ ve sol kanatlar önce arazi dik ve engebeli olduğu için yavaşladılar ve sonrada imparator ve emri altındaki askerlerin gerisine kayıp, onları takibe başladılar.

Roman Diyojen, formasyonlarının bozulmaya başladığının farkında olmadan, etrafına hâlâ ilerlemeleri için emirler yağdırırken; görev yerinden ayrılan Bryennios, Varangian'ları ite kaka yanında bitti ve telaşla, " Efendim durmalısınız." dedi.

" Delimisin sen be adam?! Düşman kuyruğunu bacakları arasına sıkıştırmış kaçıyorken ordu durdurulurmu?"

Elinden geldiği kadar hızlı koştuğu için nefes nefese kalan Bryennios, bir, iki derin soluk alıp, " Bence önümüzden kaçmıyorlar Haşmetmeap. Bizi bir tuzağın içine çekmeye çalışıyorlar." dedi ve eliyle başlarının üzerinde yükselen tepeleri işaret etti.

" Şunların arkasından dolanıp, gerimize sarkmaya ve bizi iki taraftan sıkıştırıp, kuş avlar gibi avlamaya çalışıyorlar."

Kovalamaca başladığından beri ilk kez; Roman Diyojen başını kaldırıp, etrafina bakındı ve ordusunun içinde bulunduğu tehlikeyi sonunda gördü.

" GERİYE! ÇABUK GERİYE!!!"

*****

Artuk bey ve Afşin beyin süvarileri, tam Alpaslan'ın emriyle düşmanlarının arkasına sarkmak için yanından ayrılmışlardı ki; Selçuklu şahının iki adım ötesindeki Kutluğ bey, " Ne oldu şimdi? Neden çekilmeye başladılar?" diye sordu.

Şimdiye kadar dikkatini önündeki araziye odaklayan Alpaslan hemen üzengileri üzerinde yükselip, geriye baktı ve tüm Bizans ordusunun telaşla kaçmaya başladığını görerek, hayal kırıklığı içinde, " Herhalde tuzağı farkettiler." dedi. " Görünüşe göre içlerinden en az biri içine gözleri kapalı yürüdükleri kapanı farkedebilecek kadar iyi bir asker."

Biraz ötelerindeki Nizam ül Mülk " Peki şimdi ne yapacağız?" diye sordu.

Alpaslan, vezirini " Her zaman en iyi yaptığımız şeyi. Düşmana aman vermeyeceğiz ve analarından emdikleri sütü burunlarından getirecegiz." diye cevapladıktan sonra, " Takip emri verin." dedi.

Böylece, Selçuklu süvarileri telaş içinde geri çekilen Bizans'lıların peşinden tekrar ovaya akıp, bir süre Artuk bey ve Afşin beyin yeniden aralarına katılmalarını beklediler ve iki ordu arasındaki mesafeyi yüz metreye düşürdükten sonra, yaylarını hazırladılar.

****

Son iki dakika içinde; arka arkaya yedikleri dört salvoyla binlerce askerinin vurularak yere yuvarlandığını ve hatlarında gedikler açıldığını gören Roman Diyojen panik içinde, " Çabuk durun ve saf tutun! Yoksa biz daha yarım kilometre bile gidemeden, bunlar o lanet olası oklarıyla kökümüzü kazıyacaklar!" diye haykırdı.

Böylece, subaylar telaşla imparatorun emrini tüm orduya ilettiler ve ön sıradaki askerler birbirlerine sokulup, üzerlerine yağan oklardan korunabilmek için kalkanlarının arkasına büzüldüler. Dünkü çatışmalarda Bryennios ve adamlarının kullandığı kaplumbağa taktiğinin Selçuklu'lara karşı işe yaradığını hatırlayan arka sıralardaki askerlerde komutanlarının emirlerini bile beklemeksizin kalkanlarını başlarının üzerlerine kaldırıp, bir kutu halini aldılar ve üzerlerine yağmur gibi yağan ölüm sağanağı yüzünden oluşan kayıplarını minimuma indirmeyi başardılar. Ama, kısa süren bir tereddütten sonra, Selçuklu'lar formasyonlarının yüz, yuzelli metre uzağına kadar gerileyip, beşyüzerli, binerli guruplara bölünerek, kıyılara vuran coşkun dalgalar gibi saflarını değişik yerlerden döğmeye başlayınca yeniden ağır kayıplar vermeye başladılar.

Roman Diyojen çaresizlik içinde düşmanlarının her atağında yüzlerce adamının cansız yere serilmelerini seyrederken, " Bir an önce saldırıya kalkmazsak hepimizi durduğumuz yerde gebertecekler." diye düşündü ve tam taarruz emri vermeye hazırlanıyordu ki; göz ucuyla Bryennios'un subaylarında birinin iki büklüm ona doğru koştuğunu gördü.

" Gene ne var!"

Subay yanına yürüyüp, şaşaaşı bir selam çaktı ve " General, size, bir an önce saldırıya kalkmaz ve olduğumuz yerde çakılı kalırsak bir, iki saat içinde bütün askerlerimizin düşman tarafından öldürüleceğini iletmemi istedi. " dedi.

Roman Diyojen, yaşlı kurt ona ne yapılması gerektiğini söyleme cüreti gösterdiği için ağza alınmayacak okkalı bir küfür savurdu ve el pençe divan bekleyen komutanı. " Git söyle generaline, hemen hazırlansın ve işaret verilir verilmez harekete geçsin." diye tersledi.

İmparatorun öfkeden gözlerinden alevler saçtığını gören ve canı için endişelenen adam, Roman Diyojen'in oracıkta boğazlanmasını emretmesinden korkarak çabucak arkasını döndü ve elinden geldiğince hızlı Bizans soluna doğru koştu.

Subay askerlerin arasında gözden kaybolana kadar arkasından bakan Roman Diyojen, yakınında emirlerini bekleyen diğerlerine," Taarruz emrini yayın." dedi ve. " Düşmanı gafil avlayabilmemiz için saldırının sürpriz olmasını istiyorum. Adamlara söyleyin son ana kadar hiçbirşey belli etmesinler." diye ekledi.

Böylece, sonsuzluk kadar yavaş geçen on dakikadan sonra herşeyin hazır olduğu Roman Diyojen'e iletildi ve imparatorun emriyle Bizans ordusu yeri göğü inleten bir savaş narası patlatarak hücuma kalktı.


MALAZGİRTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin