28. ŞAŞIRTMA TAKTİĞİ.

48 4 0
                                    



Alpaslan, Artuk bey ve Afşin bey'in yanlarına altıbin süvari ve onların iki katı kadar yedek at katarak ana Selçuklu ordusunu doğu Anadolu'nun uçsuz bucaksız bozkırlarında bırakıp, güneye doğru ilerlemeye başlamalarından bu yana aradan onbeş gün geçmişti.

Yola çıktıklarından beri, her sabah uyandıklarında yedek atların arkalarına çalı çırpı bağlıyor ve gerilerinde devasa bir toz bulutu bırakarak sanki bütün ordu birlikteymiş gibi gün batana kadar ilerlemeye devam ediyorlardı.

Planları, hem kaza belada olsa onları görebilecek düşman izcilerini bütün ordunun Selçuklu topraklarından uzaklaştığına inandırmak, hemde Roman Diyojen'in, üzerlerine gelmeyi düşünmesi yüzünden Fatimi'lere karşı planladıkları sefere çıkılamayacağı haberini duyunca Bizans'a karşı yardım öneren Halep ve Musul'un türk asıllı beylerinin gönderdikleri beş bin kadar süvariye nerede olduklarını belli ederek onların aralarına katılmasını sağlamaktı.

Bu beşbin kişilik takviye kuvvetiyle birleştikten sonra güneye doğru yollarına devam edecekler ve etraflarında onları görecek düşman izcisi kalmadığında geniş bir daire çizerek son hız önce doğuya, daha sonra kuzeye at sürerek ana Selçuklu ordusuyla yeniden birleşecek, sonrada onları yüzlerce kilometre uzakta sanan Bizans'lıların karşısına dikilecek ve hasımlarına hayatlarının sürprizini yapacaklardı.

Onaltıncı günün sabahı şafak sökerken, Alpaslan bir elinde dünden kalmış bayat pide, öbür elinde kurutulmuş sucukla keçe çadırının kapısını aralayıp, dışarı çıktı. Ekmeği ve sucuğu koca ısırıklarla çabucak bitirdikten sonra yanına yaklaşan yaverinin taşıdığı testiden elini yüzünü yıkadı ve biraz ilerideki küçük bir ateşin başında karınlarını doyuran Afşin bey ve Artuk bey'in yanına yürüdü.

" Hazırmıyız ağalar?"

Artuk bey, " On dakikaya kadar oluruz." dedi.

" İyi. Önemli bir haber varmı?"

" Sabah kampa geri dönen izciler, son birkaç gündür hiçbir Bizans süvarisi görmediklerini rapor ettiler."

Alpaslan, " Emrettiğim gibi, karşılaşsalar bile onlara ilişmiyorlar değilmi?" diye sordu. " Düşman süvarileri Roman Diyojen'e Anadolu'dan uzaklaştığımız haberini uçuramazlarsa ettiğimiz bu kadar emek boşa gider."

" Emriniz harfiyen yerine getiriliyor efendim. Zaten dediğim gibi, adamlarımız son birkaç gündür bir allahın kulunu görmemişler ve artık bizi takip etmediklerine eminiz."

Afşin bey'de lafa girdi ve " Artık peşimizde olmadıklarına göre Fatimi'lere gittiğimize inandılar. Planımız işe yarıyor gibi görüküyor." dedi.

Alpaslan gülerek " Elbette." dedi ve Sen Nizam ul Mülk'un hazırladığı ve tıkır tıkır işlemeyen bir plan gördünmü hiç?" diye sordu.

Afşin bey, " Haklısınız şahım. Veziriniz bu konularda üstün bir yeteneğe sahip." dedi.

" Halep ve Musul'dan gelen yardım kuvvetlerinden bir haber varmı?"

Artuk bey, " Ordunun önünden giden bir bölük asker onların izcileriyle dün akşam üzeri karşılaşmışlar. İçlerinden biri bana haberi getirdiğinde; tedbir olarak hemen bize katılmamalarını ve önümüzden at sürmeye devam etmelerini, bizim bir, iki gün içinde onlara yetişeceğimiz mesajını gönderdim." diye yanıt verdi.

Alpaslan, " İyi etmişsin. Etrafta kaza bela bir, iki Bizans'lı kalmışsa birleştiğimizi görüp, Roman Diyojen'i bundan haberdar etmesini istemeyiz." dedi ve başını kaldırıp, gökyüzünde hafif hafif yükselmeye başlayan güneşe baktı.

MALAZGİRTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin