Ragnar, üzerinde kendininkiler yerine tercih etmeye başladığı hafif Selçuklu zırhı, kemerinde asılı türk kılıcı, bir elinde iki ağızlı savaş baltası, diğer elinde kenarına demir işlenerek kuvvetlendirilmiş ağır meşe kalkanıyla Selçuklu saflarından çıkıp, iki ordu arasındaki boş alanda ilerlemeye başladı ve yürürken aklına Hama'yla arasında geçenler geldi.
Varangian'ların eğlenmek için sıkça gittikleri hanlardan birinde çalışan ve Hama'nında gözü olduğunu sonradan öğrendiği bir afetle bir süredir gönül eğlendirirken; Hama durumdan haberdar olup, Ragnar'ı yanına çağırtmış ve ona, " Doğu Anadolu'da bir göreve gönderileceğini." söylemişti.
Varangianların ara sıra imparatorluğun değişik yerlerine salınmaları olağan olduğundan hiçbirşeyden şüphelenmeyen Ragnar, yola çıktıktan birkaç gün sonra yanındaki arkadaşlarından sürgüne gönderilmesinin gerçek nedenini ve belkide bir daha hiç başkente dönme ihtimali olmadığını öğrenmiş. Bir kız yüzünden onu satan Hama'yı kendi elleriyle öldürmek için Konstantinopol'a geri dönmeye yeltenmiş. Ama, arkadaşları ona, " Komutanı öldürdüğü taktirde işkence altında can vereceğini." söylediğinde bu fikrinden vazgeçmiş ve birgün intikamını alacağının yeminini ederek kaderine razı olmuştu.
Ragnar, Bizans saflarının açıldığını ve Hama'nın aralarından çıktığını görünce düşüncelerinden sıyrılıp, adımlarını sıklaştırdı ve " Acaba kız uğruna sürgüne gönderilmeye değecek kadar güzelmiydi?" diye hatırlamaya çalıştı. Ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın yüzünü gözleri önüne getiremedi ve kız hakkında aklında kalan tek şeyin montofon ineği gibi kocaman dimdik göğüsleri olduğunu farkederek gevrek gevrek güldü.
Bir süre sonra, kendi zırhı yerine, imparatorun ona armağan ettiği, süslü püslü, gökyüzünde hafif hafif alçalmaya başlayan güneşin ışığı altında yaldır yaldır parlayan ağır bir Bizans zırhı giyen, silah olarak iki ağızlı bir savaş baltası ve ağır bir kalkan, belindede fırlatmak için kullanılan küçük bir balta taşıyan, düelloya başı açık gelmeyi seçen hasmının aksine, kafasında kenarı kaşlarının üstüne kadar inen parlak bir miğfer giyen Hama ve Ragnar karşılıklı durdular.
Ragnar hemen güneşte parlayan zırhın gözünü almaması için soluna doğru hareketlendi ve " Koca memeli nasıl?" diye sordu.
Öfkeden kızarıp, bozaran Hama, " Karım hakkında söylediklerine dikkat et." diye sinirlendi.
Ragnar eski komutanının damarına bastığını anladı ve uzun bir ıslık çalıp, gülerek, " Vallahi helâl olsun sana. O kızı kendine eş ettiğine göre geniş adammışsın. Ulan onunla Varangian bölüğünden yatmayan kalmadı." diye hasmını yeniden iğneledi.
Hama, " Karım hakkında konuşmayı kes!" diye gürledi.
Ragnar, " Ben Konstantinopol'dan ayrılırken koca memeli hamile değilmiydi?" diye sordu ve artık burnundan solumaya başlayan Hama'dan cevap gelmeyince, " Çocuk erkek olduysa adını inşallah Ragnar koymuşsunuzdur." diye devam etti.
Daha sözlerini tamamlamar tamamlamaz; artık sabrı taşan Hama yaralı bir öküz gibi böğürerek Ragnar'ın üzerine atıldı ve elindeki baltayı olanca gücüyle savurup, onu gafil avlamaya çalıştı.
Kuzeyli savaşçı, onu yakalarsa ikiye biçebilecek kuvvette savrulan silahtan kolayca sıyrılıp, çabucak birkaç adım geriye çekildi ve ağzı kulaklarında, " Tamam, tamam kızma. Ragnar isminden bu kadar nefret ediyorsan çocuğa başka bir isimde verebilirsin." diye dalga geçti.
Söylediklerine dahada öfkelenen Hama yeniden üzerine doğru hareketlenirken; Ragnar hasmını yenebilmek için ne yapması gerektiğini düşündü ve ondan daha iri ve güçlü rakibini, önce son birkaç ayını aksi atı deve suratlının üstünde kalmaya çalışarak geçirdiğinden artık iyice artan çeviklik ve kondisyonundan faydalanarak yormaya, sonrada eline geçen ilk fırsatta saf dışı bırakmaya karar verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MALAZGİRT
Historical FictionMelik şah kağnıda ne taşındığını görmek için hemen perdeleri aralayıp yukarıya tırmandı ve üçü köşeye büzüşmüş, biri ayakta kızları görünce gülerek, " Ulan sende ne şans var be! Bok çukuruna düşsen her koltuğunun altında bir huriyle çıkacaksın." d...