Melik şah ve Sökmen ve üç asker, Ragnar'ıda yanlarına katıp, atlarla beraber kamplarına döndüler ve hayvanları daha önceden hazırlanan iplerle çevrili alanın içine sürdükten sonra bineklerinden aşağıya kaydılar.
Melik şah, " Şimdi hepsi yaya kaldılar ve hiçbir yere gidemezler. Artık elimizin altındalar." dedi.
Ragnar, " Gün doğarkenmi üzerlerine gideceğiz?" diye sordu.
Melik şah, " Acele etmeye gerek yok. Nasıl olsa bir yere ayrılamazlar. Güneş biraz yükselene kadar bekleyip, biz saldırırken Norman'ların ecellerinin geldiğini görmesini ve onlarında katlettikleri masumlar gibi ölüm korkusunu hissetmelerini istiyorum." diye cevap verdi.
" Ayrıca, herkese haber iletin, hiçkimse Rossel'e dokunmayacak. O benim."
Sökmen, " Merak etme. Adamlara söylerim ona kimse ilişmez." diye esnedi.
" Sizi bilmem ama ben yorgunluktan kırılıyorum. Eğer yarının keyfini çıkaracaksam biraz uykuya ihtiyacım var."
Ragnar'da, " Al bendende o kadar." dedi ve üç arkadaş en yakınlarındaki kamp ateşinin yanına yürüyüp, battaniyelerine sarılarak uykuya daldılar.
Birkaç saat sonra; güneş doğudan yavaş yavaş yükselip, gökyüzünü altın rengine boyamaya başladığında Selçuklu askerlerinden biri yanlarına gelip, onları uyandırdı ve üç arkadaş uzandıkları yerden doğrulup, ayak üstü çabucak bir şeyler atıştırarak karınlarını doyurduktan sonra hemen yanı başlarında duran silahlarını kuşandılar ve koşumlanmış onları bekleyen atlarının üzerine tırmanıp, üçyüz Selçuklu süvarisiyle Norman kampına doğru yola çıktılar.
Bir saat sonra, Norman'lara beşyüz metre kadar kala; Sökmen ilerilerindeki küçük bir tepecigin üzerinde görünen metal yansımalarını işaret etti ve " Şuraya asker dikmişler ve artık geldiğimizden haberleri olacak." dedi.
Melik şah, " Bizim onlara yaklaştığımızı bilip, bilmemeleri farketmez. Nede olsa kaçıp, saklanacak hiçbir yerleri yok." dedi ve bineğini tırısa kaldırdı.
Kısa bir süre sonra, Melik şah ve onu takip eden Selçuklu'lar, düşmanlarının gözcü diktikleri tepeciğin etrafinı döndüler ve üç adamın deliler gibi, bir yanında küçük bir derenin aktığı birkaç yüz metre ötedeki Norman kampına doğru koştuklarını gördüler.
Selçuklu süvarilerinden kanı kaynayan birkaç delikanlı hemen atlarını mahmuzlayıp, askerlerin peşlerine düştüler ve Sökmen onları durdurmak için arkalarından seslenmeye hazırlandı.
Melik şah, " Bırak biraz eğlensinler." diye arkadaşını durdurdu.
" Zaten bu şerefsizlerin hepsini bugün eşek cennetine yollayacağız."
***
Norman'lar eşyalarını kağnılara yükleyip, kamp yerlerinden yürüyerek ayrılmaya hazırlanırken etrafı izlemeye gönderilen üç şovalyenin bağrışmalarını duydular ve Rossel gözlerini kısıp, nefes nefese yanlarına yetişmeye çalışan askerlere bakarak, " Bu hiç hayra alamet değil. Herhalde tehlikeli bir şeyler gördüler." diye düşündü.
" ÇABUK KAMPIN ETRAFINDA BİR KALKAN DUVARI OLUŞTURUN!!!"
Norman'lar hemen itişe kakışa omuz omuza dizilmeye ve ellerindeki kalkanları yanlarındaki komşularınınkine dayayarak bir çember oluşturmaya başladılar.
Aynı anda gözcülerin biraz önce üzerinde durdukları tepeciğin etrafından süvariler döndüler ve içlerinden birkaçı şimşek hızıyla diğerlerinin arasından fırlayıp, göz açıp kapatıncaya kadar kamp yerine ulaşmaya çalışan askerlere yetiştiler ve bütün Norman birliğinin bakışları altında yaylarını gerip, oklarını saldılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MALAZGİRT
Historical FictionMelik şah kağnıda ne taşındığını görmek için hemen perdeleri aralayıp yukarıya tırmandı ve üçü köşeye büzüşmüş, biri ayakta kızları görünce gülerek, " Ulan sende ne şans var be! Bok çukuruna düşsen her koltuğunun altında bir huriyle çıkacaksın." d...