İki gün geçmişti çapulcularla karşılaşıp, Ragnar'ı kurtardıklarından bu yana. Hepsi ölesiye yorgundu ve bir an önce Esessa'nın dışındaki kampa dönmek için sabırsızlanıyorlardı. Melik şah başını çevirip, kıçını eğerden kaldırarak atının üstünde zar zor dengede durmaya çalışan Ragnar'a baktı ve " Bizim gibi bütün günü at üstünde geçirmeye alışık olmadığı için kaba etleri kızgın demirle dağlanmış gibi yanıyordur şimdi." diye düşündü.
O an Ragnar, Melik şah'a bakıp, sanki aklından geçenleri anlamış gibi elini gerisine götürdü ve kalçalarını ovalayıp, suratını acıyla buruşturdu.
Kuzeyli savaşçıya dinlenmek isteyip, istemedigini sorarak onu herkesin içinde utandırmak istemeyen Melik şah, " Az kaldı. Bu akşam kampta oluruz." dedi ve sarışın dev yüzünde yapmacık bir gülümsemeyle, " Beni merak etme Melik şah. Ben daha günlerce at sürebilirim." diye yalan söyledi. Ama, bu akşam hedeflerine varacaklarını duyunca yüzünde beliren rahatlama ifadeside Melik şah'ın gözünden kaçmadı.
Tam o anda yeri göğü inleten bir kükreme guruplarındaki bütün atların hepsini panikletip, sağa sola dağıttı.
*****
Alpaslan ve yanındakiler doruğa yaklaştıklarında korku verici bir kükreme işittiler ve bineklerini topuklayıp, tepeyi aştıklarında; Melik şah ve adamlarının panikleyen atlarını kontrol altına almaya çalıştıklarını, onların otuz, kırk metre ötesinde ise sık çalılıkların tam kenarına uzanmış kocaman bir aslanın yelelerini dikmiş, ön ayakları sabah öldürdüğü genç Tolunay'ın yarısı yenmiş cesedinin üstünde etrafa tehtidler saçarak kükrediğini gördüler.
Bu arada, Melik şah'ın adamlarının ortasında ve baştan ayağa zırhlar içinde, başı miğferli, elinde uzun saplı ve çelik kısmı kelebek kanadı biçimli ağır bir savaş baltası taşıyan dev cüsseli savaşçı şaha kalkan atından yere yuvarlandı.
Aynı anda Sökmen atını mahmuzlayıp, tepeden aşağıya hareketlendi.
***
Ragnar kıçı yere değer değmez yeniden ayağa fırlayıp, atına, " Kökü kuruyasıca deve suratlı yaratık." diye küfür ederek, ensesindeki tüyler diken diken kükremenin geldiği yöne döndü ve otuz, kırk metre ötesindeki sık çalıların kenarında pusan aslanı görünce kalbi heyecandan ve korkudan küt küt atarak kendi dilinde bir savaş narası patlatıp, baltasını iki eliyle sıkıca kavrayarak ona tehtidkar bir şekilde bakarak hâlâ yeri göğü inleten vahşi hayvanın üzerine doğru lambur lumbur koşmaya başladı.
Sarışın devin ona doğru hareketlendiğini gören aslan oturduğu yerden ayakları üstüne dikildi ve insanın kanını donduracak bir kükreme daha patlatıp, Ragnar'a dogru atıldı.
Kuzeyli savaşçı son hız üzerine koşan aslanın hareketlerinden ne zaman üzerine atlayacağını tahmin etmeye çalışarak indireceği darbenin zamanlamasını ayarlamaya çalışıyorken; göz ucuyla sağında bir hareketlilik farketti. Ama bakışlarını yırtıcıdan ayırırsa bunun sonu olacağını bildiği için sağında olan biteni görmezlikten gelmeye karar vererek tüm dikkatini yeniden aslana vererek koşmaya devam etti.
Aslanla arasında on metre kalmıştı ki; bütün vucudunu yay gibi geren vahşi hayvan cüssesinden beklenmeyecek bir çeviklikle havaya sıçradı ve kocaman ağzını açıp, keskin dişlerini etine gömmeye hazır Ragnar'a doğru uçtu.
Tam o anda sarışın dev silahını başının üzerine yükseltip, bütün gücüyle savurdu.
Bir saniye sonra, ağır balta ve aslan, birbirine hasret iki sevgili gibi havada buluştular ve balta, kemikleriyle beraber önce aslanın burnunu, dilini ve çenesini biçtikten sonra kafatasınıda ikiye yararak ensesine kadar yoluna devam etti. Yediği kuvvetli darbenin etkisiyle kükremesi ağzında donan aslan bir an sanki görünmeyen bir duvara çarpmış gibi havada asılı kaldı ve büyük bir gümbürtüyle, cansız, kuzeylinin ayakları dibine düştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MALAZGİRT
Historical FictionMelik şah kağnıda ne taşındığını görmek için hemen perdeleri aralayıp yukarıya tırmandı ve üçü köşeye büzüşmüş, biri ayakta kızları görünce gülerek, " Ulan sende ne şans var be! Bok çukuruna düşsen her koltuğunun altında bir huriyle çıkacaksın." d...