40. BEKLENMEDİK UĞRAŞ.

39 4 0
                                    



Sökmen gözlerini göğün tepesinden alçalmaya başlayan güneşin yansımasından korumak için sol elini kaşlarının üzerine götürüp, ufuktan hayal meyal seçilen Bizans ordusuna baktı ve " Birazdan gece için dururlar." dedi.

Josef'le yapılan savaşın üzerinden neredeyse üç hafta geçmişti.

Rum generali pusuya düşüren birliklerle Selçuklu ordusuna katılan Melik şah ve arkadaşlarının canları bir, iki gün dinlendikten sonra kampın monotonluğundan sıkılmış ve Melik şah, Alpaslan'a gidip, " Bizans ordusunun peşine yeniden izci olarak düşmek istediğini." söylemişti.

Alpaslan, oğluna, " Onun Selçuklu veliahtı olduğunu, izcilik yaparak kendisini tehlikeye atmasına gerek olmadığını, orduda bu işi yapacak binlerce genç oldugunu." söylemişsede Melik şah'a laf dinletememiş. Üç arkadaş Selçuklu hakanıyla konuştuktan birkaç saat sonra kamptan ayrılmış ve bozkırın temiz havasının tadını çıkararak yavaş yavaş ilerleyen Bizans'lılara birkaç günde yetişerek düşmanlarını uzaktan takip etmeye başlamışlardı.

Melik şah'ta gözleri artık ufukta çözülmeye başlayan toz bulutunda, " Bizde kendimize bir kamp yeri bulup, geceye hazırlansak iyi olacak." dedi.

Ragnar, yerdeki yeşil çimenlere eğilmeye çalışan deve suratının yularını gevşetip, atının otları koparıp, çiğnemesine izin vererek, " İyi. Benimde karnım acıkmaya başlamıştı." dedi ve biraz önce yamacından geçtikleri tepeyi işaret etti.

" Şu tarafta bir, iki tavşan kovuğu gördüm. Kampımızı oraya kurar ve birkaç tanesini avlayabilirsek bu akşam kendimize bir ziyafet çekebiliriz."

Melik şah, " Biraz av eti fena olmaz." dedi ve üç yoldaş atlarını topukladılar.

Beş dakika sonra, üzeri bodur ağaçlarla kaplı tepenin eteklerine vardıklarında bineklerinden indiler ve tavşanların kazdıkları kovukları tek tek toprakla tıkayıp, sadece ikisini açık bıraktılar. Sökmen etraftan kuru dal toplayıp, belindeki küçük torbadan çıkardığı kavla çalı çırpıyı tutuşturdu ve açık bıraktıkları deliklerden birinin ağzına yerleştirip, Melik şah ve Ragnar'ın sonuncusunun başına geçmelerini bekleyerek dumanını tavşan yuvasının içine üflemeye başladı.

Böylece aradan bir, iki dakika geçti ve duman iki arkadaşın durduğu kovuktan tütmeye başlar başlamaz, iri bir tavşan Melik şah'ın bacakları arasından fırlayıp, kaçmaya çalıştı. Ragnar cüssesinden beklenmeyecek bir çabuklukla hayvanı yakalamak için üstüne atladı. Ama son anda yön değiştiren kemirici kuzeyliden kurtulup, iki metre ötesine kaçtı. Üstü başı toz içinde kalan sarışın dev aceleyle ayağa fırlayıp, elindeki savaş baltasıyla hayvanın peşinden seğirtti ve bir yandan lambur lumbur koşarken, diğer yandanda silahını kullanarak tavşanı öldürmeye çalıştı.

Birkaç sefer daha avını ıskaladıktan sonra, Ragnar şanslı bir darbeyle hayvanı baltasının yassı yanıyla yakalamayı başardı ve bir zafer narası patlattı. Silahını tavşanın üzerinden kaldırıp, kağıt gibi yamyassı olmuş kemiriciyi arka ayaklarından tutarak yerden kaldırdı ve gururla Melik şah ve Sökmen'e gösterip," Gafil benden kaçabileceğini sandı." diye sırtttı.

Melik şah gülümseyerek, " Ne ettin be Ragnar? Küçücük hayvana o kadar sert vurulurmu? Garibanın içini dışına çıkarıp, pestile dönderdin ve yenecek hal bırakmadın." dedi ve yeniden kovuğun başına dikilmeye hazırlandı.

O anda, Melik şah ve iki arkadaşı tepenin dönemecinden gelen nal ve gülüşme sesleriyle oldukları yere çakıldılar ve gürültülerin geldiği yöne baktıklarında yüz metre kadar ötelerindeki kayaların arkasından dönen on kadar Bizans izcisi gördüler.

MALAZGİRTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin