45. KATRAN VE MİM.

32 4 0
                                    



Roman Diyojen kanı beyninde, " Ne demek çapulcu göçebelerin eline düşmüşler!?" diye bağırdı.

Andronikos, " Ordu Malazgirt'e doğru hızlanınca geride kalmışlar ve yüz kişilik bir süvari birliği üstlerine saldırınca, cesaretle çarpışıp, hizmetçilerinizi kurtarmaya çalışmışlar. Bir süre sonrada adamları yenmek için hiç umutları olmadığını anlayınca, en azından olanların haberini size ulaştırabilmek için kızları geride bırakıp, kaçmak zorunda kalmışlar." dedi.

" Getirin şunları karşıma."

Andronikos kapıya yürüdü ve birkaç emir yağdırdıktan sonra odanın diğer köşesindeki bir masada oturan Basilekis'in yanına çöktü.

On dakika kadar sonra, korkudan tir tir titreyen yirmi asker yaka paça Roman Diyojen'in karşısına getirildi ve Varangian'lar kargılarının tersini kullanarak hepsini imparatorun önünde diz çökmeye zorladılar.

Roman Diyojen her birini teker teker düşmanca süzdükten sonra buz gibi bir sesle, " Lideriniz kim?" diye sordu ve başları önde askerlerden gık bile çıkmayınca en yakınındakinin böğrüne bir tekme oturtup, adamı yere yuvarladı.

" SİZE LİDERİNİZ KİM DEDİM!?".

Biraz ötesinden biri sesi titreyerek, " Benim Haşmetmeap." diye fısıldadı.

Roman Diyojen elleri arkasında adamın karşısına yürüdü.

" Anlat bakalım olanları."

Asker korkuyla yutkundu ve lafa girdi.

" Kağnının çektiği öküzler yüzünden çok geride kalınca hayvanları gayrete getirerek orduya yetişmeye çalıştık ama kızlar hızımızdan şikayet edince yavaşlamak zorunda kaldık. Sonra ufukta süvariler gördük ve bize yardım gönderildiğini sanıp, atlıların yanımıza gelmesini beklemeye başladık. Fakat, adamlar bize ulaşınca onların dost olmadığını anlayıp, silahlarımıza sarıldık ve bizden beş kat daha kalabalık olmalarına rağmen aslanlar gibi döğüştük. Bir süre sonra düşmanlarımız sayıca bizden çok üstün olduğundan kayıplar vermeye başladık ve Haşmetmeap'ın yaklaşan cenkte askere ihtiyacı olacağını ve hepimizin hayatlarını boş yere kaybetmesinin bir işe yaramayacağını düşünüp, savaşarak geri çekildik."

Roman Diyojen hışımla, " Madem hizmetçilerimi korumak için sizden çok daha kalabalık bir düşmana karşı aslanlar gibi döğüştünüz. O zaman ne diye hiç birinizin vücudunda bir çizik bile yok?" diye sordu ve birkaç saniye niye hiç kimsenin yaralı olamadığını izah edecek yalanlar düşünen ama hiçbirşey bulamayan lider titreyerek, " Efendim biz..." diye kem küm etmeye başlayınca adamın suratına bir şamar indirip, onu yere serdi.

" YAKLAŞAN DÜŞMANI GÖRÜNCE ARKANIZA BİLE BAKMADAN KAÇTINIZ DEĞİLMİ?!"

" Hayır efendim. Savaştık."

Roman Diyojen, " Bak hâlâ yalan söylüyor!" diye liderin karın boşluğuna birde tekme savurup, " Bide beş kuruş etmez postunuzu kurtarmak için utanmadan bana kahramanlık hikayeleri anlatıyorsun." dedi ve dikkatini diğer askerlere çevirip, onlarada girişti. Birkaç dakika sağa sola darbeler yağdırdıktan sonrada yorgunluktan nefes nefese durmak zorunda kaldı ve burnundan soluyarak, " Bana işkencecileri getirin." diye emretti.

Kenarda duran Varangian'lardan biri koşar adım kapıya doğru hareketlenirken; hâlâ dizleri üzerindeki askerler başlarına gelecekleri anlayıp, salya sümük ağlamaya ve bağışlanmaları için yalvarmaya başladılar.

Roman Diyojen adamların yakarışlarına aldırmayarak onlara sırtını döndü ve odanın diğer tarafındaki masaya oturmuş ilgiyle olanları izleyen Basilikes ve Andronikos'un yanına yürüyüp, gümüş bir tepsinin içinde duran kadehini aldı ve bir yudum içki içti.

MALAZGİRTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin