YY-27. Bölüm

379 9 9
                                    

Bu bölüme kadar bizimle olan her kese teşekkürler. Bölüm şarkımız SHINee'den geliyor. 'Quasimodo'

Bir sorum var sizlere. Aşık olduğunuz ve size delicesine aşık olan kişiyi nasıl öldürürdünüz? Hala öldürmeyeceğini düşünüyorsanız bunu da söyleyebilirsiniz. Ama nasıl öldürür sizce bunu da belirtmenizi istiyorum. İlerleyen bölümlere dair tahminde bulunup yazarınızı sevindirmeyi unutmayın.

Uzun süreden sonra gözlerimi hiç olmadığı kadar kolay açıyorum yeni bir güne. Bu kolay uyanışım saati merak etmeme neden oluyor. Telefonuma uzanıp saate bakıyorum hala yatakta uzanırken. Sekiz olmak üzere… Beklediğimden daha erken uyanmış olmam keyfimi yerine getiriyor.

Yatağımda doğrulup ellerimle zaten karışmış olan saçlarımı daha da karıştırıyorum. Etrafıma baktığımda odamda olmadığımı fark ediyorum. Çok uzun sürmüyor çekimleri hatırlamam. Kıkırdamaya başlıyorum dün gece JaeMin’in yüzüne yaptığımı hatırladığımda.

Yataktan kalkıp mutfağa yöneliyorum. Salonun kapısının hala kapalı olduğunu görünce tekrar gülüyorum. Biraz yalpalayarak da olsa mutfağa ulaşıyorum. Ve buzdolabından çikolatalı süt alıp mutfaktaki masaya yaslanarak sütümü içiyorum. Sütüm bittiğinde banyoya gidip yüzümü yıkıyorum. Saçlarımı düzelttikten sonra dişlerimi de fırçalayıp çıkıyorum. Tekrar mutfağa yöneliyorum.

Kahvaltı için ne yapmamın daha iyi olacağını düşünerek etrafa bakınıyorum. JaeMin’in neleri sevdiğini aklımdan geçiriyorum. Salatalıktan hoşlanmıyor ama ne yemeyi tercih eder ki? Aish… Bu şekilde düşünmek hiçbir işe yaramayacak. Kendi isteklerime göre bir şeyler hazırlamak daha iyi olur. Batı tarzı bir kahvaltı ve krepte karar kılıyorum sonunda.

***

Burnuma dolan güzel kokularla gözlerimi açıyorum. Koltukta garip bir şekilde uyuduğumu fark etmem uzun sürmüyor. Hiçbir yerimde ağrı hissetmiyor oluşumsa daha da garip kılıyor bu durumu. Normalde koltukta uyuyakaldığımda ağrıyla sızlanırdım. Küçük salonu inceliyorum biraz. Dün gece korku filmi izleyemeyişim aklıma geliyor. Gülüyorum.

Salonun kapısını açmamla koku daha da iştah açıcı bir hal alıyor. MiRae’min mükemmel bir eş olacağını düşünmekten kendimi alamıyorum. Ve bir kez daha onunla evlenme hayalleri kurarak mutfağa yöneliyorum. Mutfaktaki masaya yerleştirilmiş kahvaltılıklarda geziyor bakışlarım bir süre. Batı tarzı hı…

Bakışlarımı kahvaltılıkları inceledikten sonra beni fark etmemiş olan MiRae’me çeviriyorum. Üzerindeki açık mavi pijamalar ve küçük elleriyle bir çocuğa benziyor. Makyajsız yüzü zaten küçük görünen MiRae’min daha da küçük görünmesine neden oluyor. Ayağındaki beyaz pofuduk terliklerde bu görünümüne tam uyuyor.

Onunla evlenme hayalleri kurmamın bile yasal olup olmadığını sorgulamaya başlıyorum onu böyle görünce. Sonra dün söylediği aklıma geliyor.

‘Biliyorum. Ve ben de yirmi sekiz yaşındayım, JaeMin’nie’

Hatırladığım sözleriyle onunla evlenmeme hiçbir engel olmadığını hatırlayıp rahatlıyorum. Aslında çok küçük bir engel var. MiRae’min beni sevmiyor oluşu gibi küçücük bir engel. Ama bunu aşabileceğime eminim. Onun beni sevmesini sağlayacağım. Ve şirketimin de bu ilişkiyi onaylamasını tabi…

MiRae’m tavadaki krepi tabağa almak için döndüğünde beni fark ediyor ve küçük bir sıçramayla karşılık veriyor. Ardından gülmeye başlıyor. Gülüşüne küçük bir gülümsemeyle karşılık veriyorum. Kıkırtıları son bulduğunda yüzündeki kocaman gülümsemeyle konuşuyor.

“Günaydın, uykucu deve kuşu…”

“Sana da günaydın, bayan kahkaha…”

Bana hala ‘deve kuşu’ deyişine karşılık dünkü film boyunca gülüşüne yönelik ona böyle bir isim takıyorum. Gülümsemesini biraz daha genişletiyor.

Yarın Yok! (내일이 없어!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin