YY-59. Bölüm

173 6 4
                                    

Yine geç oldu biliyorum ama okulum fazla yoğun olduğu için anca yetiştirebiliyorum. Lütfen bana bunun için kızmayın. Yorumlarınızı beklediğimi de unutmayın.

Bölüm şarkısı Tiffany'den geliyor. 'Love Rain' adlı dizide yer alan bir şarkı. 'Because It's You'

Onsen: bizdeki kaplıca oluyor. Ancak Japonya'da çok yaygındır. Hemen hemen her sokakta bulunur ve gündelik olarak kullanırlar.

Keyifli okumalar...

Uzandığım beyaz koltukta düşünceler içinde kaybolmuşken duyduğum tıkırtılarla kapalı olan gözlerimi aralıyorum. Koltukta doğrulup oturur pozisyona geçerken saçlarımı karıştırmayı da ihmal etmiyorum. Tıkırtıların nereden geldiğini çözmek için biraz dinliyorum. Abeoji’nin meşgul ettiği zihnim biraz olsun rahatlıyor. Tıkırtıların dış kapının arkasından geldiğini anlamamla heyecanla ayağa fırlıyorum. Ryeon gelmiş olmalı. Kapının açılma sesi ve belli belirsiz olan o gıcırtı bile heyecanımı katlıyor. Hızlı adımlarla kapıya gidiyorum.

Ryeon başını kaldırıp bana baktığında kısa bir süre duraksıyor. Ardından ifadesiz yüzü biraz bile değişmeden başıyla beni selamlayıp yanımdan geçiyor.   Arkasından gidiyorum. Neler döndüğünü açıklaması gerekiyor. Ağzımı açmak üzereyken ellerinde zorlanarak çekiştirdiği bavulları görüyorum ve bavullarını tutuyorum. Tutuşumla duraksıyor ve bakışlarını bana çeviriyor. Hiçbir şey söylemeden bavullarını bırakıp odasına gidiyor.

Bıraktığı bavulları odasına götürdüğümde yatağında uzanmış olarak buluyorum Ryeon’u. Kollarıyla yüzünü saklıyor. Yüzündeki ifadeyi görebilmek istiyorum. ‘Yüzünü saklaması acı çektiği için olmalı’ diye düşünmekten kendimi alamıyorum. O pisliğe gerçekten aşık mısın, Ryeon’nie?

“Ryeon’nie…”

Kollarını çekmiyor. Kıpırdamıyor bile… Yatağının kenarına oturup kolunu tuttuğumda onun korumacılığının eseri olan o soğuk sesiyle bedenimi donduruyor.

“Su-nim, ne zaman gideceğiz?”

“Tatile mi?”

Hiçbir şey söylemiyor, hiçbir hareket gözleyemiyorum. Reddetmiyor oluşu haklı olduğum anlamına gelir diye düşünerek tekrar konuşmaya başlıyorum sıcak bir gülümsemeyle. O ise gülümsememi bile görmüyor.

“Eve kaçta geleceğini bilmediğim için gece yarısı kalkacak bir uçak aradım. Ama istediğim koşulları bulamayınca zaten her şeyi öğrenmiş olan abeoji’den özel uçağı yollamasını istedim. Ne zaman istersen gidebiliriz yani. Uçak her an kalkışa hazır olarak Incheon’da bekliyor.”

Kollarını yüzünden çekip yatakta doğruluyor. Ayağa kalkıp ifadesiz olan yüzüyle bir kez daha konuşuyor.

“Gidelim.”

Hiçbir şey sormuyorum. Hiçbir şey söylemiyorum. Odaya taşıdığım bavulları tekrar kapıya götürüyorum. Kendi küçük valizimi de alıp ayakkabılarımı giyerek dışarı çıkmaya hazır oluyorum. Ryeon’un arabasının anahtarını almayı da ihmal etmiyorum.

Ayaklarına botlarını geçirmeye çalışan Ryeon’a göz ucuyla bakıyorum asansörün gelmesini beklerken. Kırılmış ve incinmiş olduğunu hissedebiliyorum o ifadesiz, duygusuz yüzüne rağmen. Bu program onun için hiç iyi olmadı. Tekrar bir şeyler hissetmiş olması ümit vaat etse de bu duygular onu yıpratıyor. İncindiğini görebiliyorum. Lee JaeMin yerine başka biri olsaydı ve sahip olduğu duygular karşılıklı olsaydı onu desteklerdim. Karşılıklı olmasa da desteklerdim, Ryeon’un bazı hareketleri incitici olsa bile bunları düşüncesiz biri olduğundan değil, aksine o kişiyi fazla önemsediğinde böyle davranır. Bunu bilerek ona yaklaşan birinin onu sevmemesi söz konusu bile olamaz. En azından bence Ryeon’un güzelliğinin etkilemeyeceği biri yoktur.

Yarın Yok! (내일이 없어!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin