YY-94. Bölüm

95 6 2
                                    

Bir haftadır kayıp olan yazarınız Mizu geri döndü. Özür dilerim ama yazamadım. Nedendir bilinmez ilham perilerim kaçıştılar. Tatlı oğlumun yokluğundan olduğunu düşünüyorum. Neyse fazla uzun olmasa da yeni bir bölümle sizlerleyiz. Bu arada söylemek istediğim bir şey var. 18 Mart yani MiRyeon'un doğum gününde final yapmayı planlıyorum tabi yazabilirsem. Yani yazamama ihtimalim de var bu haftaki gibi. Ama elimden geleni yapacağım. Sizleri seviyorum.

Bölüm şarkımız Block B'den geliyor ve 'Secret Door' ile bizlere eşlik ediyorlar.

Hastane yavaşça yeni güne başlamaya hazırlanıyor. Güvendiğim, daha önce ailemizle birçok kez ilgilenmiş bir doktorun çalıştığı hastanede sabaha kadar gözlerimi bile kırpmadan bekledim. Ama hala bir açıklama alabilmiş değilim. MiRyeon’un uyanması gerekmez miydi? Yani uyuşturucu onu ne kadar bilinçsiz kalmasına neden olacak güce sahip? En azından bir açıklamayı hak ettiğimi düşünüyorum. Abeoji ve mom hastanenin boş odalarından birinde geçirdiler geceyi. Onların yerine de ben bekliyorum bu kapının önünde. Ama bir işe yaramıyor. Burada beklemem, uyumamam zamanın geri dönmesini sağlamıyor.

Abeoji ve mom hastaneye polislerle birlikte gelmişti gece. Polislere olayları özet olarak anlattım. Ancak hepsinden bunların duyurulmamasını istedim. Benim yaptığım bu hata yüzünden ne MiRyeon’un ne de şirketin zarar görmesini istemiyorum. Bu benim suçum. Bir bedel ödenecekse illa bunu ben ödemeliyim. Buna rağmen şu an o hastane yatağında yatan ben değilim. Onun yerine orada olabilmeyi, onun iyi olmasını nasıl isterdim oysa. Bugüne dek hep berbat bir Oppa olan ben bu hatamı telafi edebilir miyim? Bütün gece dua ettim. Ona bir şey olmaması için bütün gece gözümü bile kırpmadım.

MiRyeon, yalvarırım uyan. Yine gül. Gülüşlerini göremeyeyim ben istersen. Bana gülme. Benden nefret et ama yalvarırım uyan. Daha iyi olmak için elimden geleni yapacağım. Hayatımı istersen sana adarım. Yalnızca uyan. Benden nefret etsen de uyanmalısın. Sen yine neşeli bir şekilde etrafta koşmalısın. İste ben gideyim evden. Ama sen uyan ve o evin neşe kaynağı ol yeniden. İşe yaramaz olan, bencil olan beni affetme. Ama uyan, geçmişe dön. Unut her şeyi. Hiç olmamış varsay.

Telefonumu çıkarıp saate bakıyorum. Sabah beşi biraz geçiyor. Güneş yakında doğmaya başlar. Ayağa kalkıyorum. Yavaş ve bitkin adımlarla, biraz da topallayarak Ryeon’un içeride bulunduğu odanın cam kısmına yaklaşıyorum. Düzenli kalp atışlarını gösteren, soluk alıp verişini gösteren cihazlardaki grafikleri izliyorum bir süre. Ardından pürüzlü bir sesle konuşmaya başlıyorum.

“MiRyeon, sabah olmak üzere. Güneş doğacak yakında. Sen seversin güneşin doğuşunu izlemeyi. Küçükken hani kendin uyumayıp güneşin doğuşunu beklemiştin sonra sıkılıp beni de uyandırmıştın ya… Bu gece de ben bekledim güneşin doğuşunu. Hadi uyan. Çok sıkıldım. Birlikte izleyelim.”

Saatler oluyor. Bacaklarım uyuşmaya başlıyor. Camın arkasında durmuş cihazların gösterdiği grafikleri izlemeye devam ediyorum. Biraz bile duraksamadan. Ne kadar zaman geçtiğini bile bilmeden. Güneş uyanıyor, hastane hareketleniyor. Ama ben kıpırdamıyorum. Çünkü MiRyeon hala kıpırdamıyor. Doktor geliyor. Bakışlarımı bir şeyler söyler umuduyla doktora çeviriyorum. Yaşlı aile doktorumuz bana göz ucuyla bakıp hiçbir şey söylemeden içeriye giriyor. Camın arkasından MiRyeon ve doktoru izliyorum. Doktor cihazların kaydettiği bilgileri bir düğmeye basarak yazdırıyor. Tüm gece benim izlediğim grafikler onun eline doküman olarak geçiyor. Dosyaya bakıyor. Gece birkaç hemşire gelmiş olsa bile bir şey yapmadıklarını hatırlıyorum. Dosyasında ne gibi bir değişiklik olabilir ki?

Doktor odadayken odanın kapısı bir kez daha açılıyor. Arkamdan geçenlerle ilgilenmediğim için kim olduğunu anlayamadığım kapıdaki kişiye bakıyorum. Bir hemşire gözüme çarpıyor. Kısa kızıl saçları olan bir hemşire odaya girip doktorun yanında yerini alıyor. Yanında getirdiği yeni serum torbasını eskisiyle değiştiriyor. Serumun akış hızını ayarladıktan sonra küçük bir iğneyle serumun damladığı alt hazneye bir ilaç karıştırıyor. Yaptıklarını izlerken içimin acıdığını hissediyorum. Anna adındaki soğuk kızın sözleri kulaklarımda yankılanıyor.

Yarın Yok! (내일이 없어!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin