YY-45. Bölüm

248 7 2
                                    

Eomma Korece anne anlamına geliyor. Mom da İngilizce'deki mother(anne) kelimesinin kısaltılmasıydı. Hayırltma servisimizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz.

Yorum ve tahminleri beklediğimi unutmayın. Bir de bölümde sevdiğiniz kısımları görmek istiyorum. Lütfen benim için birazcık, azıcık bunlara değinin. Çok zamanınızı almaz. Beğenileri önemsemiyorum ama yalnızca bir cümleyi beğendiğinizi belirtmeniz bana dünyaları verir. Sizleri seviyorum.

Bölüm şarkımız BigBang'den geliyor. Ve 'One Love' bize bölümde eşlik ediyor. Lütfen bu bölümü de sevin.

MiRae'm makyajımı yapmayı bitirdiğinde ona olabildiğince sıcak bir gülümseme sunuyorum. Ne söylemem gerektiğini bilmeden yalnızca gülümsüyorum.

"İçeriye gelin. Personelden biri gelip sizi görmesin. İçeride konuşabiliriz."

MinHwa Hyung'un sözleriyle ayağa kalkıyorum. MiRae'min de kalkmasına yardımcı olmak istiyorum. Ona uzattığım elimi tutmuyor ayağa kalkarken. Dinlenme odamıza da geçmiyor. Biraz ilerledikten sonra bana bakıp konuşuyor. Yine kısa cümleler... Benimle daha az konuşmaya çalıştığını anlayabiliyorum. Bana kızgın olduğu için mi konuşmaları kısa tutuyor?

"Acıktım."

Böyle bir zamanda bile yemek düşünebiliyor olması beni şaşırtıyor. MiRae'min iştahını düşünüp gülümsüyorum. Acıktığı için buradan çıkmak istemiş olmalı. Acıktığı için yanıma gelmiş. Aslında böyle düşününce böyle olmasının daha iyi olduğu sonucuna varıyorum. Eğer acıkmasaydı yanıma gelmezdi belki de. Ona ulaşabilmek için elimdeki her şeyi kullanmaya karar veriyorum. Ve tabi JinSang Hyung'un ona karşı olan tutumunun da yumuşamasını istiyorum.

"Ben yukarı çıkıp hepimize yetecek kadar tavuk alayım. Nasıl istersiniz? Ve ya başka bir şey isteyen var mı?"

JinSang Hyung'u yumuşatma operasyonunun iyiye gittiğini gözlerindeki parlamadan anlıyorum.

"Ben hepsinden istiyorum. Hepsinden birer kutu al bana."

"Yah! Hepsini tek başına yiyemezsin. Tüm çeşitlerden ikişer kutu alalım ve paylaşalım."

Shin Hyung'un fikriyle dudaklarını sarkıtıyor JinSang Hyung. Tavuğu ne kadar sevdiğini yüzüne bakarak anlamak mümkün...

"Ben de seninle geleyim. Her şeyi tek başına getirmek sıkıntı olabilir."

MiRae'min yanımda gelme teklifine yalnızca gülümsüyorum. Birlikte koridorun çıkışına doğru ilerliyoruz. Arkamızdan gelen kıkırdamaları ve fısıldamaları duyabiliyorum. Umursamıyorum. MiRae'm öyle kırıcı bir tartışmanın ardından bile yanımda olduğu için kendimi mutlu hissediyorum. Kırılgan bir mutluluğun kollarında... İncineceğimi bildiğim halde vazgeçmemek istiyorum. Kendimi inandırdıklarım gerçek olmasa bile gerçek olduklarını düşünmek istiyorum.

Personele ait bölümden çıktıktan sonra kameramanlar tekrar çekime hazırlanıyorlar. Onları beklemeden üst katlara yöneliyoruz. JinSang Hyung'un daha uysal bir ruh haline geçmesini sağlamak için —aslında tavuk yerken başka hiçbir şeyi gözü görmediği için- tavuk yemeyi önerdim.

"İstediğin başka bir şey var mı? Hyung'larım tavuğu sevdiği için tavuk önerdim ama istersen başka şeyler de alalım."

"Tavuk iyi..."      

Yine kısa bir cevap... Yine başından savıyormuş gibi bir izlenim bırakıyor üzerimde. Bana bakmadan cevap verişi de bu izlenimimi destekliyor. Duruyorum. MiRae'min ilerleyişini izliyorum bir süre. Yanında olmadığımı bile fark etmiyor. İlerlemeye devam ediyor. Ya da yanında olmayışımı, durmamı umursamıyor. Bilmiyorum. Ama iki ihtimal de canımı acıtıyor.

Yarın Yok! (내일이 없어!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin