YY-24. Bölüm

481 14 21
                                    

Sınavlarım bitti ve söz verdiğim gibi yeni bir bölümle yine sizlerleyim. MinRyeon ikilisini (Verdiği isim için Deniz'e de teşekkürler)-acaba bir gün onlara MinRyeon çifti diyebilecek miyim? Bu şekilde onları tanımlayabilmeyi çok istiyorum. Ama henüz yalnızca çok sevimli bir ikili oluşturuyorlar.- özlüyorum. Onları cidden çok özlüyorum. Zaten bu yüzden dayanamayıp sınavlarımın arasına bir bölüm sıkıştırmıştım ya...

Yazmaya başlamadan önce söylemek istediğim çok fazla şey vardı ama şimdi fark ettim ki hepsi çok saçma şeyler bu yüzden sizleri saçmalıklarımla sıkmak istemedim. -Şu an yaptığım başka bir şeymiş gibi...-

Öncelikle 'Mum' 'Mother' kelimesinin kısaltılmışı. Hatırlayacaksınız, MiRyeon bir melezdi. Yani HyunSu da bir melez. Babaları bir Kore'li. Ve anneleri de Amerikalı. Babalarına Korece baba derken annelerine de İngilizce anne diyorlar. Bu yüzden anne kelimesini de kullanmadım. Hitapları olabildiğince söyledikleri dile uygun kullanmaya çalışıyorum. 

Bölüm şarkımız Beast'ten geliyor ve şarkının adı 'Hateful Person'. Keyifle dinleyip okuyun.

Son bir şey daha. Yine yorumlarınızı ve gelecek bölümlere dair tahminlerinizi istiyorum. Ancak bir isteğim daha var. -'Zaten bir dünyayı fethetmemizi istemedin! Yine ne var?' dediğinizi duyar gibiyim. Benim için dünyayı fethetmenize hiç gerek yok. Kore'ye yalnızca gidiş uçak bileti yeter.- Öhhü öhhüü... Nerede kalmıştık. Hımmm... İstek... Bölüm sonunda bir isteğim var. Bu yalnızca ön gösterimdi. kkk...

MiRae'min doktorun odasına girmeme izin vermeyişi aslında biraz moralimi bozuyor. Beni yanlarında istememesinin nedeni ne olabilir ki? Kapının önünde bekliyorum. Elimden başka hiçbir şey gelmeden bekliyorum. Bir yandan da dışarıda bırakılmış olmamı düşünüyorum.

MiRyeon-ssi'yi anlayamıyorum. Sözlerini, davranışlarını... Hem benim katilim olduğunu söyleyebilecek biri, hem de bana çok güzel gülümsemeler sunup kahramanı olduğumu iddia edebilen biri... Bu ikisi nasıl aynı kişinin sözleri olabilir ki? Beni itmeye çalışan güçsüz bilekler nasıl bir katile ait olabilir ki? Bana benim izin vermeyeceğim hiçbir şeyi yapamayacak kadar zayıfken nasıl tehlikeli biri olduğunu iddia edebilir?

Bakışlarını ve buz kadar soğuk, ruhsuz gülüşünü hatırlıyorum. İçim bir kez daha ürperiyor. O gülüş ve o ses tonu sıradan birine ait olamaz. Biliyorum. O sırada anlayamadığım o ifade alay ediyor benimle... Hatta kendisiyle bile alay ediyordu o ifade. Herkesten, her şeyden çok ölümdü alay ettiği. Kendisine bile nasıl bu kadar soğuk ve acımasız olabilir ki?

Gerçekten söylediği gibi... Hayır... Hayır... İmkansız... O benim MiRae'm. Böyle bir şey söz konusu dahi olamaz.

Kapının açılmasıyla düşüncelerim benden uzaklaşıyor. MiRae'min o masum, beyaz yüzüne bakmak içimdeki tüm şüpheleri yok ediyor. Bir kez daha büyüleniyorum onu izlerken.

Doktor da MiRae'mle birlikte odadan çıkıyor. Birkaç odaya girip çıkmanın sonucunda MiRae'min elini sıkıp eline bir dosya veriyor. Odasına geri döndüğünde MiRae'min yanına gidiyorum. MiRae'm yanına doğru ilerleyişimi fark edip bana kocaman bir gülümseme gösteriyor. Ve elindeki dosyayı kaldırıp dikkatimi çekmeye çalışıyor. Dosyadan çok gülüşünün güzelliği dikkatimi çekiyor aslında.

Seni seviyorum... Söylememem gerekiyor olsa da seni çok seviyorum, MiRae'm. Sensiz bir geleceği hayal edemeyecek kadar çok... Senden gelecek her şeyi kabul edecek kadar çok...

Yanına vardığımda tatlı sesi kulaklarımı dolduruyor. Tüm hayatım boyunca bu sesi duymayı beklemişçesine hasretle dinliyorum sözlerini. Ve bir kez daha seviyorum MiRae'mi.

Yarın Yok! (내일이 없어!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin