YY-29. Bölüm

348 14 10
                                    

Bölüm şarkımız To Heart'tan (INFINITE'den WooHyun ve SHINee'den Key) 'Tell Me Why'. Mesaj olarak linkine ulaşabilirsiniz. Yorumlarınızı ve gelecek bölüm tahminlerinizi bekliyorum. Sizleri seviyorum. Yorum yapıp beni mutlu etmenizi bekliyorum.

Vestiyerden montlarımızı aldıktan sonra etrafta MiRae’mi aramaya başlıyor gözlerim. Çok uzun sürmüyor onu bulmam. Cam kapının arkasından bana merhaba diyen yeşil saçlarını görmemle hızla dışarıya yöneliyorum. Montunu almadan havanın çok soğuk olduğunu bile bile dışarı çıkmış olması küçük bir çocuğa bakıcılık yapıyormuşum hissi uyandırıyor. Bu düşünce gülümsememe neden oluyor. Her zaman çocuk muamelesi gören ben olduğum için onunla ilgileniyor olmak hoşuma gidiyor. Aynı zamanda da endişelenmeme neden oluyor. Onun biraz ilerisinde durmuş onu çekmeye devam eden kameramana kin dolu bir bakış attıktan sonra kapıdan geçerek dışarıya adım atıyorum.

Dışarıya çıkmamla bedenimi saran buz gibi soğuk havayı hissediyorum. Kolumda tuttuğum montumu hemen üzerime geçirip MiRae’me yöneliyorum. Her şeyden daha büyüleyici olan MiRae’m etrafa büyülenmiş gözlerle bakıyor. Onun neye böyle baktığını bilmek istiyorum. Ve baktığı şey her neyse içimde o şeye dair büyüyen kıskançlığa engel olamıyorum. Ama önceliği onu ısıtmaya veriyorum ve omuzlarına montunu atıyorum. Bir yandan da azarlayıcı bir ses tonuyla konuşmaya başlamayı ihmal etmiyorum.

“Havanın ne kadar soğuk olduğunu bildiğin halde dışarıya nasıl böyle çıkarsın? Hasta olacaksın.”

Sana bakmaktan asla şikayetçi olmam ama yine de hasta olmanı istemiyorum. Endişeleniyorum MiRae’m. Lütfen azarlayışımı anla. Kendine biraz daha dikkat et.

Montunu giydirmeye çalışıyorum. Ama o hala büyülenmiş gözlerle baktığı şey her neyse ondan bakışlarını çekmiyor. Bana yardımcı olmuyor. Bir elini avuç içi yukarıya gelecek şekilde havaya kaldırmış olmasıysa montunu giydirmemi imkansız kılıyor. Tekrar azarlayıcı bir tonla konuşmaya başlıyorum tepkisiz haline.

“Yah! Hadi ama… Biraz yardım edemez misin? Giy artık şu montu.”

Etrafımızda durmuş bizi kostümlerimizden dolayı telefonlarının kameralarıyla çeken insanların garip bakışları biraz utanmama neden oluyor. Sanırım karaoke barın reklamını yaptığımızı düşünüyorlar.

“Çok güzel.”

MiRae’m sabitlenmiş bakışlarını biraz dahi oynatmıyor mırıldanırken. Etrafa bakınırken onun söylediklerini algılamam biraz uzun sürüyor. Algıladığımdaysa yanlış anladığımı düşünerek soruyorum.

“Ne?”

“Sence de çok güzel değil mi?”

Onun sözleriyle bir kez daha etrafımızı bakıyorum. Neye güzel dediğini anlamaya çalışıyorum. Ve dikkatimi çekemeyen şeyi o anda fark ediyorum. Kar yağıyor. Kaldırdığı eline düşen küçük kar tanesiyle bakışlarını gökyüzünden indirip avucuna konan küçük kar tanesine çeviriyor. Ve duyduğum en masumane sesle konuşmaya başlıyor.

“Çok güzel. Bembeyaz… Temiz ve masum… Bana dokunduklarında sanki ben de arınabilirmişim gibi hissettiriyor. Soğuğu içime işledikçe ben de onlar kadar beyaz olabilirmişim gibi… Onlar kadar temiz olabilirmişim hissi yaratıyor. Söylesene JaeMin, sence bir gün bir kar tanesi gibi huzurlu bir şekilde salınabilir miyim?”

Sözleri bittiğinde bir çocuğun bakışları kadar masum bakışlarını gözlerime dikiyor. Vereceğim cevabı gerçekten umursadığını bakışlarından bile anlayabiliyorum. Ama böyle bir durumda ne söylenir ki? Ne söyleyebilirim ki?

Benim için tüm kar tanelerinden daha temiz, daha saf, daha güzel olduğunu söylemek istiyorum ama kameralar her şeyi kaydederken yapamayacağım bir şey bu. Yalnızca sıcacık bir gülümseme takınıyorum. Biraz buruk ama sıcak bir gülümseme…

Yarın Yok! (내일이 없어!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin