YY-65. Bölüm

155 6 2
                                    

Tık Tık Tık... Beni duyan biri var mı? Ben yorum istiyorum... Canım çok çekti... Birileri bana azıcık düşüncelerinden bahsedemez mi?

Bölüm şarkımız Ailee'den geliyor ve 'Love Note'. Eğlendiğiniz bir bölüm olur umarım.

Banyodan makyajımı silmiş, temizlenmiş olarak çıkıyorum. Su-nim’im uyuduğuna emin olduğum için cildimin biraz nefes almasına karar vermekle iyi yaptığımı düşünüyorum. Kurbağa prensim beni bunun için bu geç saatte uyandırmış olmalı. Sessizce mırıldanıyorum kendi kendime.

“Cildim sürekli yüzümde olan makyaj yüzünden kötü bir hal aldığında beni sevmekten vazgeçeceksin demek Bay Çirkin Kurbağa Prens. Oysa ben seni ne kadar çirkin olduğuna bakmadan sevmeye devam ediyorum.”

Kıkırdıyorum ıslak saçlarımı havluyla kurutmaya çalışırken. Bir yandan da karanlıkta kendi odama doğru yol alıyorum sessizce. Su-nim’in uyanmasını istemiyorum. Beni böyle görmesini de… Yaralarım biraz iyileşmiş olsalar da hala belli oluyorlar. Eskisi kadar acımamaları da işime geliyor.

Odama girip abajurdan yayıla cılız ışıkta kapıyı kilitliyorum. Sabah olduğunda Su-nim kapımın kilitli olduğunu fark edip kırmamasını ummaktan kendimi alamıyorum. Ve bir kez daha kıkırdıyorum. Ruh halimin böyle iyi oluşu kendimi garip hissetmeme neden oluyor. Üzerimdeki bornozu çıkarıp kıyafetlerimi yavaşça giyerken kendimi daha da garip hissediyorum. Ve bir kez daha mırıldanıyorum biraz daha yüksek bir sesle.

“Acaba hasta mı oluyorum?”

Sesim söylediklerimi yalanlar şekilde neşeli çıkıyor. Adeta içimde benden habersiz cıvıldayan bir kuş varmış gibi… Şaşırıyorum. Neden mutlu olduğumu düşünmeye başlıyorum. Mutlu olduğumdan emin olamasam da içimdeki o benden izin almadan cıvıldayan kuşun mutlu olduğunu düşünmekten başka bir neden gelmiyor aklıma. Dudaklarımın arasından bir kıkırdama daha kaçıyor bu arada.

‘Mutlusun çünkü bir gün kaldı… Heyecanlısın çünkü onu tekrar görebileceksin.’

Beynimde bu ses yankılandığında her şeyi anlayabiliyorum. JaeMin’e karşı duyduğum özlem beni daha da fazla etkisi altına alıyor. Beynimdeki farkındalık dudaklarımdaki gülümsemenin biraz solmasına neden oluyor.

Özerimdeki açık mavi polar, sıcacık pijamalarımın içinde üşüyorum. Kendimi biraz daha sıcak tutmak için ellerimi dudaklarıma yaklaştırıp nefesimi kullanmaya çalışıyorum. Sonunda ısınma çalışmalarını da bırakıp nemli saçlarıma aldırmadan kendimi geniş yatağa bırakıyorum. Saçlarımın bir tutamını ellerime alıp sakince oynamaya başlıyorum. Uzun, kahverengi saçlarımı loş ışığın altında izliyorum.

“Mutlu olmam doğru mu? JaeMin’i tekrar görmem doğru mu? Bu heyecan hissi doğru mu?”

Kendime yönelttiğim sorular canımı yakıyor. Gözlerimi kapatıp bir süre bekliyorum. Canım daha da çok acımaya başlıyor. Kanım kalbime dolduğunda lava dönüşüp tüm bedenimde akarken geçtiği her yeri yakıyormuş, iç organlarımı eritiyormuş hissi ile yüzümü buruşturuyorum.

Gözlerimi açtığımda karşımdaki ayna kaplı duvarda gördüğüm yüzünü buruşturmuş genç kıza bakıyorum. Onun ben olduğumu algılamam bile zamanımı alıyor. Parmaklarım odanın fazla aydınlık olmayışından görülemeyen yaraları bulmakta zorlanmıyor. Yavaşça yaraların üzerinde dolanırken küçük sızılar beynime doluşuyor. Her bir yara parmağımın ucunda bir iğne varmış gibi sızlamaya devam ediyor. Ama hiçbir yara kalbim kadar acı çekmeme neden olmuyor.

“Daha sonra pişman olacak olsam bile… Şimdilik doğru olduğunu varsayacağım. Bunun için beni affet lütfen benim sevgili Çirkin Kurbağa Prensim.”

Yarın Yok! (내일이 없어!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin