YY-52. Bölüm

228 11 32
                                    

Bu bölüm gevezelik yapmayacağım. Ama şarkı çok güzel bir ballad. Lütfen dinleyin ve altyazılarına da bakmanızı tavsiye ederim. Bölüme uygundur. Bölüm şarkımız Boa'dan geliyor ve şarkının adı 'Between Haeven and Hell'. Şarkıyı ve bölümü umarım seversiniz.

Beni yorumsuz bırakmayın bu arada. Tahminlerinizi sevdiğiniz ve ya sevmediğiniz yerleri merakla bekliyorum. Benimle düşüncelerinizi paylaşın. Sizleri seviyorum.

Kahvaltımızı yaptıktan sonra masayı JaeMin’le birlikte topluyorum. Yedici kelebek günü olduğunu hatırlayarak kederli bir nefes bırakıyorum. Mutfağı tekrar toparlamamız bittiğinde saate bakıyorum. Saat on bir buçuğu biraz geçmiş. Hemen hazırlanmazsam geç kalabileceğimizi düşünerek kıyafetlerimi alıp kendimi banyoya atıyorum. Öncelikle dünden kalma makyajımı temizliyorum. Bu canımı oldukça fazla acıtıyor. Morluklar, çizikler, şişlikler makyajımı silmemle daha da fazla belirginleşiyor. Yüzümde bir harita varmış gibi olan bu görüntü gülmeme neden oluyor. Kahkaha atmaya başlıyorum. Yüzümdeki kaslar kahkahamla kasılınca canım daha da fazla acıyor. Bu kadarcık bir acı benim için bir hiç…

Küvete yaklaşıp suyun sıcaklığını ayarlıyorum. Ve küvetin dolmasını beklerken üzerimdeki kıyafetlerden kurtulmaya başlıyorum. Bacaklarım beni taşımakta gittikçe daha da fazla zorlanıyorlar. Çıkarttığım her kıyafet bedenimin de bu haritanın bir parçası olduğunu kanıtlar nitelikte. Göğüs kafesimin sağ bölgesindeki çürük aldığım her nefeste biraz daha sızlıyor. Nefes almak bile bir yük haline geliyor. Yalnızca biraz daha dayanıp bırakmak istiyorum bu yükü. Yalnızca birazcık daha… Yalnızca JaeMin’e veda hediyesini verebilecek kadar daha… Ona son bir randevu hediye edip hayatından çıkabilecek kadar daha dayanıp bu yorgun bedenle uyumak istiyorum. Uyanmayacağım bir uykuyla…

Gözlerim yanarken suyu kapatıyorum. Ve ılıktan çok serin olan suyun içine bırakıyorum yorgun, acılarla dolu bedenimi. Serin su ilk anda biraz sızlatsa da hırçınlığını fazla uzun sürdürmeyip beni nazikçe kucaklıyor. Acıyan gözlerimi birkaç dakikalığına kapatıyorum. Hazırlanmak için çok kısa bir sürem olduğunu kendime hatırlatıp hızlanıyorum. Hızlı hareket etmek benim için iyi değil. Her hareketim canımı daha fazla acıtırken hiç iyi değil.

***

MiRae’m banyoda hazırlanırken benim de bavulumu toplamam gerekiyor. Ama bunu yapmak istemiyorum. Salona geçip kendimi koltuğa bırakıyorum. Başımı arkaya atıp gözlerimi kapatıyorum. Yedi gün önce olduğu gibi… MiRae’mi beklerken yorgun düştüğüm o zamanda olduğu gibi… O ana geri dönmek istiyorum. En baştan bu yedi günü yaşayabilmek istiyorum. Yedinci güne her gelişimizde başa dönebilmek istiyorum. Yarına ihtiyacım yok. Yarını istemiyorum. Yarınları dilemiyorum. Birkaç saat sonrasına bile ihtiyacım yok. İstediğim yalnızca MiRae’min yanımda olduğu saatler.

Eğer yarın olmak zorundaysa… Ne saçmalıyorum ben? Elbette yarın olmak zorunda. Ben MiRae’min gülüşünün aydınlattığı yarınları yaşamak istiyorum. Bu yedi gün yeterli değil. MiRae’min yalnızca yanımda olması yeterli değil. Yalnızca kalbimin onun için atması yeterli değil. Onun kalbini de istiyorum. Bana sunacağı içten gülümsemeleri de istiyorum. Bana aşık gözlerle bakacağı günleri istiyorum. Her günümde, her anımda olmasını istiyorum. Onun ailem olmasını istiyorum.

Gözlerimi açıyorum. Bir süre beyaz tavana bakıyorum. Bu evi sevdiğimi hissediyorum. Yurda dönmek istemiyorum. Hyung’larımı özlemiş olmama rağmen, bu evin her köşesindeki kameralardan rahatsız olmama rağmen burayı seviyorum. Bakışlarımı tavandan indirip sehpaya bakıyorum. MiRae’mle gizlice konuşabildiğimiz, yani yazışabildiğimiz sehpaya… Dudaklarım yukarıya doğru kıvrılıyor. Yanıma bakıyorum. Oturduğum koltuğa… MiRae’min dizlerimde uyuyakaldığı koltuğa… Gülümsemem biraz daha yayılıyor yüzüme. Biraz da hüzün karışıyor. Burayı seviyorum. Bu evi seviyorum. Bu evde MiRae’min hatıraları var.

Yarın Yok! (내일이 없어!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin