YY-81. Bölüm

131 8 12
                                    

Bölüm şarkımız Super Junior üyesi RyeoWook'un seslendirdiği 'Maybe Tomorrow' adlı şarkı. Keyif aldığınız bir bölüm olur umarım.

Yaşlı doktor yanımdan ayrılalı uzun zaman geçmiş olmasına rağmen ben oturduğum koltuktan kalkmayı hala başarabilmiş değilim. Gözlerim tek noktaya odaklanmış durumda. Baktığım o tek noktada ne olduğunu ne olduğu sorulacak olsa, verecek bir cevabım yok. Bakıyor olmak görmek değilmiş. Zihnim bir noktanın bile varlığını kaldıramayacak kadar, algılayamayacak kadar dolu. Ya da boş… Bilmiyorum. Düşünme yetimin devamlılığından bile şüpheliyim. Acı çekiyorum. Acı çektiğimi biliyorum. Ama beynim öylesine hissizleşmiş konumda ki acının anlamını bile anlayamıyorum. Hissettiğim acıdan bile emin olamıyorum.

‘Her adımında bir kez daha can çekişiyormuş hissini yaşasa bile o bunların farkında olarak seninle buluşmuş olmalı.’

“LANET OLSUN!”

Tüm gücümle bağırarak hırsla saçlarımı karıştırıyorum. Aşırı yavaş algılamam her şeyi yeni anlamamı sağlıyor.

‘Hyung, o kötü değil yalnızca kendini kötü gösteriyor. Neden bilmiyorum ama JaeMin’i kendisinde uzaklaştırmaya çalışıyor. Bunu JaeMin’e söylemesinin işe yaramayacağını bildiği için de seni kullanıyor. Senden JaeMin’i ondan uzak tutmanı istiyor yalnızca. Bunun için de kendini dünyanın en kötü insanı olarak göstermekten bile çekinmeyecek biri olduğu sözlerinden belli oluyor. Ama neden JaeMin’i uzaklaştırmaya çalışıyor? Dahası tartışmaları da bu yüzden daha kötü bir hal almış olmalı. Muhtemelen birçok gerçek dışı şeyle JaeMin’i itmeye çalışmış olmalı. Ama JaeMin her şeye rağmen ona sarılacağını gösterdi. Sözleriyle… Tavırlarıyla…

Uzun uzun JaeMin’i izleyişleri bence onun da JaeMin’i sevdiği anlamına geliyor. JaeMin’le kavga ettikten sonra ağlayışı da… Sevmeyen biri bir tartışmayı ağlayacak kadar önemsemez. En fazla değer verdiğin kişilerin sözleri incitir. Yine de anlayamadığım çok şey var MiRae ile ilgili. Aklımdaki tüm soruların içerisinden sıyrılıp beynimi en çok meşgul eden ise: Seven biri neden böyle bir şey yapar ki?’

Shin Hyung’un bir hafta önce söyledikleri beynimde yankılanırken tüm sorularının cevaplarını almış olmaktan nefret ediyorum. Böyle bir neden duyduğum için her şeyden nefret ediyorum. Bu nedeni bilmek yerine benden nefret etmesini tercih ederdim. Beni bu yüzden kendisinden uzaklaştırmaya çalışmasındansa gerçekten benden nefret ettiğini düşünmeyi tercih ederdim.

“LANET OLSUN!”

Aklımdaki sesle bir kez daha hırsla bağırıyorum. Ayağa fırlıyorum ve camın önüne doğru sert adımlarla ilerliyorum. Masum, uyuyan yüzü gördüğümde bir kez daha bağırmak istiyorum ama boğazımda oluşan yumru nefes almama bile izin vermiyor. Zorlukla aldığım nefesler arasında dudaklarımdan hıçkırıklar kaçıyor ve gözlerimden damlalar firar ediyor. Yalnızca sakince mırıldanmama izin veriyor bu yumru.

“Yalan söyledi…”

Gözlerimdeki yaşları elimin tersiyle silip gülümsemeye kendimi zorlayarak devam ediyorum.

“O yaşlı doktor ne bilir ki? Yalan söyledi. Sakın ona inanma. O yalan söyledi. Uyanacaksın. Yalnızca basit bir uyku… Korkma, sakın korkma. Şövalyen yanında, uyuyan güzel…”

Hıçkırıklarımın böldüğü cümlelerimi sonlandırıyorum. Ayakta durmak bile çok fazla gücümü tüketiyor. Gülümsemem yüzümde donuklaşıyor. Tıpkı MiRae’min gülümsemeleri gibi… Arkamı dönüp cama yaslanıyorum. Biraz bekliyorum ve kalbimin sakinleşmesine izin veriyorum. Gözlerimdeki yaşları bir kez daha elimin tersiyle siliyorum. Yaslandığım camdan ayrılıp cam kapıya yöneliyorum. Doktor içeriye girmemi söyledi, onunla konuşmamı… Bu isteği geri çevirmeyi düşünmüyorum. Titreyen elimi, parmaklarımı kapı koluna uzatıyorum. Derin bir nefes alıp yüzüme bir gülümseme yerleştirerek içeri giriyorum. Neşeli görünmeye çalışıyorum. İçeri birkaç adım atıp kapıyı kapatıyorum. Ve neşeli olması için çok büyük çaba harcadığım sesimle konuşmaya başlıyorum.

Yarın Yok! (내일이 없어!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin