YY-2. Bölüm

906 40 20
                                    

Konser bitti. Ve o, aşık olduğum kız gitti. Arkasında, adının bile yazılı olmadığı yalnızca onu bulmamı söyleyen bir not bırakıp gitti. Ama yine de bu nota bakmak içimde umut oluşmasına yetiyor. Yazısının ne kadar güzel olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum. Onun yazısı, onun kullandığı kalem… Bir aptalım. Ve sanırım aşığım. Bu aşk olmalı… Daha önceki aşklarımdan çok daha büyüleyici olan bu duygu aşk olmalı.

Hyung’larımın yine menajerimizi ikna etme çabalarında olduğunu duyabiliyordum. Hepsinin şuanda bana kızıyor olduğuna eminim. Ama yine de şuan için susuyorlar ve sıradan bir konser sonrası için yine aynı mücadeleyi veriyorlar. Bu klasik bir durum oldu artık. Her konserden sonra menajerimizi ekip beşimiz biraz eğlenmeye gidiyoruz. Yorgun olsak da dışarıda vakit geçirip bir şeyler içmek bize iyi geliyor. Ama her seferinde menajerimiz Cho Jin Hyung dinlenmemizin daha uygun olacağını söylemekten kendini alamıyor gibi. Her seferinde ısrarlarımıza dayanamayıp arabayı bize bırakmasını kullanıyoruz aslında biraz.

Bugünse umurumda bile değil ne olacağı. Elimdeki bu küçük kağıt beni mutlu ediyor zaten. Bana iyi gelecek tek şey onu tekrar görmek olur şu anda. Bu düşüncelerle minivanımıza binip en arka koltuğa oturuyorum. Cam kenarına geçiyor ve başımı cama yaslıyorum. Onu düşünmeye başladım tekrar. Gözlerimi kapatıyorum, böylece hayal de olsa onu tekrar görebilirim.

Hyung’lar mücadeleyi bir kez daha kazanmış olacaklar ki neşeli bir şekilde geliyorlar. Shin Hyung hemen yanıma oturuyor. Beni izlediğini anlayabiliyorum. Gözlerim kapalı ve başımı cama yaslamış olsam da Shin Hyung’un kendini annem sandığını ve beni izlemekten ben neşeli olmadığım sürece vazgeçmeyeceğini biliyorum.

Konuşmaları çok net duymuyorum aslında. Aklımda dolanan yeşil gözler daha önemli geliyor şuan bana. Kyu Soon Hyung önümde oturuyor olmalı. Sesi oldukça yakından geliyor.

“Jae-ya… Gerçekten ciddi değilsin, değil mi? Bu yalnızca bir fan servisti, değil mi? Yani… O kız çok küçüktü. Muhtemelen bir liselidir. Bu suç, Jae-ya… O senin için fazla küçüktü. Hem sana bıraktığı nota bir bak.”

Gözlerimi açıp bir kez daha o güzel yazıya bakıyorum. Yüzümde bir tebessüm oluştuğunu hissedebiliyorum. Kyu Soon Hyung’a baktığımdaysa onun gülmediğini, oldukça düşünceli olduğunu görüyorum.

“Bu not ‘seninle alay ediyorum’ der gibi. Onun için gerçekten üzülmemelisin. Üzülsen bile bu kadar belli etme. Yarın hepsinin bir fan servis olduğunu şirkete söylersek en azından ciddi bir şekilde azarlanmazsın. Ya da kovulmanı önleyebiliriz. En kötüsünden kurtulabiliriz.”

Aish… Unutmuşum. Bir de bu vardı, değil mi? Şirketten izin almadan itiraf bile edemem. 27 yaşındayım ve hala sevgili yasağım var. İzinsiz hiçbir şey yapamıyor olduğumu bile unutturan o gözlerin suçu bu. Sorumluluğu üstlenip beni teselli etmesini istemeliyim ondan. Neredesin? Nereye gittin, bana bambaşka duygular yaşatan aşkım?

Bu arada Min Hwa Hyung arabayı çalıştırıyor. Anlaşılan taş kağıt makas oyununun bugünkü kaybedeni o. Tekrar gözlerimi kapatıyorum. Söylenenleri duymamaya çalışarak tekrar o yeşil gözlerin sarhoşluğuna kendimi bırakıyorum.

Shin Hyung başımı bir kez bile yasladığım camdan çekmememden endişelenmiş olacak ki:

“JaeMin’nie, çok mu yorgunsun? Kendini iyi hissetmiyor musun? İstersen önce seni yurda bırakalım. Hatta istersen seninle ilgilenmek için yanında da kalabilirim. Zor bir gün olduğunu anlayabiliyorum. Yarın ise çok daha zor olacak. Kendini toparlamalısın. Ve yarın için kendini hazırlamalısın. Yaptığını onaylayamam ama yine de JaeMin’nie bu skandaldan en az zararla çıkmalıyız. Bu hepimizi ilgilendiriyor artık.”

Yarın Yok! (내일이 없어!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin