YY-38. Bölüm

322 11 41
                                    

Yaramaz yazarınız Mizu bir kaçamak bölümle daha karşınızda. Aramızda kalsın bu bölüm. Hala sınavlarım bitmedi ve ders çalışmam lazım aslında. Ama dongsenglerime bir karne hediyesi vermek istedim.

Youtube'nin açılışının şerefine artık aşağıda link olmayacak. Bölüm şarkımız K.R.Y. üçlüsünden geliyor bir kez daha. Daha önce onları tanıttığım için bu sefer tanıtmıyorum. Zaten tanıyorsunuz Super Junior üçlüsünü. Ve bizim için diyorlar ki bu bölümde: 'Loving You' Keyifle dinleyip okumanız dileğiyle.

Genç bayan kısa süre sonra elinde anahtarlarla yanıma geliyor. Kapıya bakıyor. Önce o da kapıyı tıklatıp cevap bekliyor. Benimle aynı sonucu alması üzerine anahtarlara çeviriyor bakışlarını. Hangi anahtarın bu kabine ait olduğunu anlamak için üzerlerindeki küçük notları okumaya çalışıyor. Metallerin birbirine çarpışıyla çıkan çınlama her yeri sarıyor. Bu arada bir başka ses daha kulağıma doluyor. Genç bayanın ellerini ve anahtarları tutarak çınlamaların son bulmasını sağlıyorum. Duyduğum sesi tekrar duymaya çalışıyorum. Ama ses çıkmıyor.

“MiRyeon-ssi…”

Sessiz bir inilti kulağıma ulaşıyor yalnızca. Ardından boğuk bir sesle konuşan MiRae’mi duyabiliyorum.

“Efendim?”

Rahatlama hissediyorum ama duyduğum inilti endişelerimin tamamen kaybolmasına engel oluyor.

“İyi misin? Uzun süredir seni bekliyorum.”

“Ah… Özür dilerim. Ben… Uyuyakalmışım.”

Bayanın ellerini bırakıyorum. Bakışlarımı kabinden ayırıp teşekkür etmek için bayana çevirdiğimde yaptığım hatayı fark ediyorum. Bakışlarını yerde sabitlemiş kırmızı bir yüzü olan bayandan eğilip özür diliyorum ve teşekkür borcumu ödüyorum. Bayan elindeki anahtarların çınlamaları eşliğinde beni nazikçe selamlayarak gidiyor. Tekrar kabine dönerken yine MiRae’min sesini duyuyorum.

“Ne oldu? Bu ses ne sesi? Bu ses olmasa çok güzel uyunabilecek bir yer aslında burası.”

Kıkırtılarını duymam tamamen rahatlamama neden oluyor. Ben de kıkırdıyorum. Ve gülerek konuşmaya başlıyorum.

“Seni burada bırakıp eve gitmemin bir sakıncası yoktur o zaman. Ben de dinlenmek istiyorum.”

“Biraz daha bekle. Sonra birlikte gidelim.”

Duyduğum ses, yüzündeki ifadeyi tahmin etmeme izin veriyor. Şu an yanaklarını şişirdiğine eminim. Aklımdaki o görüntüsüyle kıkırdıyorum tekrar. Ve ayak seslerimi duyulur kılmak için yere sertçe basarak koltuğa kadar ilerliyorum. Adımlarımı sürekli yavaşlatmış olmam ondan uzaklaştığımı düşünüyor olmasını sağlamalı. Ve istediğim de oluyor.

“Yah! Bekle. Hemen üzerimi değiştireceğim. Bu sefer çok bekletmeyeceğim söz veriyorum. Eğer gidersen ben de kendi evime dönerim. Programa devam etmem. Beni bırakıp gidemezsin.”

Oturduğum koltukta ses çıkarmadan bekliyorum. Yalnızca sözlerini dinliyorum. Beni tehdit edişini… Onun tarafından tehdit edilmek kötü hissettirmiyor. Kahkahamı bastırıp sessizce gülmek beni zorluyor. Gözlerimden yaş geliyor bastırmaya çalıştığım kahkahalarım yüzünden.

Kapı açılıyor. Ve üzgün bir ifadeyle dışarıya çıkıyor MiRae’m. Sırıtarak onu izliyorum. Gözlerimiz buluştuğunda önce olduğu yerde kalıyor. Ardından küskün bir tonla, dudaklarını uzatarak konuşmaya başlıyor.

“Kötüsün, JaeMin.”

Yalnızca sırıtmamı genişleterek karşılık veriyorum bu haline. Yanıma geliyor ve o da koltuğa oturuyor. Kollarını bağlayarak küskün tavrını sürdürüyor. Kendimi affettirmeye çalışmamı istediğini görebiliyorum. Ama yapmıyorum. Yalnızca oturduğum yerde sırıtarak onu izliyorum. Tepkisizliğim canını sıkmış olacak ki eline koltuğun üzerinde bıraktığım mangayı alıp rulo haline getiriyor. Ardından o zevk alamadığım ve aklıma bir türlü yatmayan hikaye omzuma iniyor. Bu kadar ileri gideceğini düşünmediğimden bir süre şaşkınca ona bakıyorum. Gözlerim şaşkınlığımı haykırır gibi irileşiyor. Sırıtma sırası şimdi MiRae’mde.

Yarın Yok! (내일이 없어!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin