YY-39. Bölüm

272 9 18
                                    

Sınavlarımın bitişini kutlamak için uzun bir bölüm yazdım. Umarım bu bölümü de en az diğerleri kadar seversiniz. Düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum. Tahminlenirinizi de lütfen benden esirgemeyin. Çünkü sizlerin düşünceleri, hissettikleri, tahminleri benim için çok değerli. Sizleri seviyorum. Hepinizi çok seviyorum.

Bu bölümün şarkısı INFINITE'den geliyor. Ve şarkımızın ismi: 'Hysterie' Dinlerken ve okurken eğlenmeniz dileğiyle.

Tatlı bir gülümsemeyle gözlerimi aralıyorum. Uzandığım yerden etrafımı izliyorum uzun süre. Huzurun ve aşkın beni kucaklamasına izin veriyorum. Dünü düşündükçe yüzümdeki gülümseme sırıtmaya dönüyor. Kocaman gülen yüzümle yatakta doğruluyorum. Bütün gece özlediğim MiRae’mi tekrar görmek için kalkıyorum yataktan. Neşeli bir şekilde kıyafet seçiyorum dolabımdan. Ardından banyoya geçip gün için hazırlanıyorum.

Odama döndüğümde bir şey sevincimi gölgeliyor. Telefonumu elime alıyorum. Takvimi açıyorum. Sekiz şubatın işaretlenmiş oluşu hüzünlendiriyor biraz beni. Bugün grupla olmalıydım. MiRae’mle olmaktan şikayetçi olmasam da bugün imza günü ve fan buluşması var. Benim katılamayacağım bir fan buluşması…

Saat dokuz olmuş. Hyung’lar uyanmış olmalılar. Düşünmeden JinSang Hyung’u arıyorum. Cevap vermiyor. Çok fazla ısrarcı davranmıyorum. Yalnızca seslerini duymak, onlara destek olmak istemiştim. Orada olamayacağım için onlara bu şekilde yanlarında olduğumu hissettirmek istemiştim.

Evin içinde dolanıyorum. Sessizliğin hakim olduğu evimizde dolanmak dünü hatırlamama ve tatlı oyunumuzda MiRae’min bana söylediği o son kelimelerin anısıyla yanaklarımın yanmasına neden oluyor. Biraz kızarıyorum ama gülümsemekten de kendimi alamıyorum.

MiRae’min hala uyanmamış olması garip geliyor. Çok fazla yorulmamış gibi görünüyordu. Uyumayı seven bir karım olacak sanırım.

Düşüncelerim zihnimde dönerken dudaklarımdaki gülümseme yüzüme iyice yerleşiyor. Kendimi yumuşak koltuğun kollarına bırakıp bir kez daha dünü düşünmeye başlıyorum. Düşüncelerim derinleşirken zaman da akmaya devam ediyor. Ve acıkmaya başladığımı hissediyorum. Uyuyan güzeli uyandırmaya kıyamayıp kahvaltı hazırlamaya karar veriyorum. Daha sonra Hyung’larımın hiç beğenmediği yemekleri hatırlayıp vazgeçiyorum. Montumu ve botlarımı giyip dışarı çıkıyorum. Kapıyı olabildiğince yavaşça kapatıyorum MiRae’min uyanmaması için. Dün gittiğim ve çörek aldığım fırına gidiyorum. Tüm çeşitlerden alıp fırından çıkıyorum. Beni takip eden kameramana gülümsüyorum. Bugün onların varlığı bile hoşuma gidiyor. Bahçe kapısından içeriye girmeden önce minivanlarına yaklaşıp birkaç çörek veriyorum onlara. Ne de olsa onlar da yalnızca işlerini yapıyorlar burada.

Eve girdiğimde beni yine ağır bir sessizlik karşılıyor. Aldıklarımı mutfağa bırakıp MiRae’min odasına yöneliyorum. Gece odasından çıkarken kapıyı tam olarak kapatmamıştım. Hala bıraktığım gibi duran kapı MiRae’min hiç uyanmadığını söylüyor. Kapıyı birkaç kez tıklatıyorum bir yandan da seslenerek.

“MiRyeon-ssi, uyan artık. Sabah oldu. Ve karnım acıktı benim.”

Zaten aralık olan kapı tıklatmalarımla biraz daha aralanıyor ve içeriyi görmeme imkan sağlıyor. Yatağında, üzerine örttüğüm battaniyeye sarılmış olarak uyuyan MiRae’mi gördüğümde gülümsüyorum. İçeriye giriyorum ardından. Yatağına yaklaşıp uykucu aşkımı omzundan sarsarak uyandırmaya çalışıyorum.

“MiRyeon-ssi, gerçekten acıktım.”

Uyanmıyor. Muzipçe gülümsüyorum aklıma gelen düşünceyle.

Yarın Yok! (내일이 없어!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin