YY-41. Bölüm

264 10 14
                                    

Bölüm öncesinde bir hatırlatma yapmak istiyorum.

MiRyeon: Özlem, Dilek ve Pişmanlık anlamına geliyor.

Bölüm şarkımız Kara'dan 'Runaway'. Bugün geveze değilim sanırım. Keyifle okuyup dinleyin. Yorum yapmayı ve tahminde bulunmayı unutmayın. Sizleri seviyorum.

JinSang Oppa’nın yanından ayrıldıktan sonra hızlı adımlarla alışveriş merkezinin çıkışına ilerliyorum. Dışarıya çıkmaya ihtiyacım olduğunu bildiğim için, kısacık bir duraksamayı bile kaldıramayacağımı bildiğim için hareketlerimin seri olmasına özen gösteriyorum. Şimdi duraksarsam geri dönmek isteyeceğimi biliyorum. Geri dönüp JinSang Oppa’ya yalvarmak isteyen kalbimi dizginleyemeyeceğimi biliyorum. JaeMin’i sevmeme izin vermesi için ona yalvaran kalbimi bastırmak tüm konuşma boyunca zaten beni yeterince zorlamışken duraksarsam söylediğim tüm sözlerin anlamını yitireceğini biliyorum. Herkesin karşı olduğu bu aşka sıkı sıkıya sarılan kalbimin durmasını diliyorum. Bu şekilde atmayı bırakmasını… Bana daha fazla acı çektirmemesini…

Yaklaşmamla açılan kapıdan dışarı çıkıyorum. Soğuk hava beni kuşatıyor. Soğuğu hissetmemle kalbime küçücük bir dinginlik tohumu düşüyor. Ardımdan gelen kameramana aldırmadan yürümeye devam ediyorum. Amaçsızca attığım adımlar soğuk rüzgarların bedenimi buz kadar soğuk hale getirmesiyle yavaşlıyor. Eklemlerimin sızladığını hissediyorum çok geçmeden. Üzerimdeki monta biraz daha sıkı sarılıyorum.

Gözüme çarpan seyyar kahve arabasına ilerleyip bir bardak kahve alıyorum. Ellerimi bardağın üzerinde birleştirip ısıtmaya çalışıyorum. Yavaş adımlarla yürüyorum. Bir banka oturup gökyüzüne dikiyorum gözlerimi. Usulca yağan karı yeni fark edebiliyorum. Hızlı adımlarım arasında, kalbimin çırpınışları arasında kar yağdığını bile fark edememiştim. Ne zaman bu kadar kör oldum?

Bardağıma çeviriyorum bakışlarımı. Sıcak kahvemden küçük bir yudum alıyorum. İçime işlemiş olan soğuğu biraz ısıtmasıyla canımın acıdığını hissediyorum. Ağlama isteği beni kucakladıkça kahveden nefret ediyorum. Sıcaktan da… Soğuğun tekrar bedenimi uyuşturmasını istiyorum. Uyuşturmazsa gözyaşlarımı tutamamaktan korkuyorum. Uyuşturmazsa JaeMin’den de nefret etmekten korkuyorum. Onun aşkını istiyorum. Sevmek istiyorum ve onun tarafından sevilmek. Benimle ilgilensin istiyorum. Kimse karışmadan, yakalanmaktan korkmadan onu izleyebilmek istiyorum. Bir kelebeğin hayatını yaşıyor olmaktan nefret ediyorum. Bu kelebeğin ölüm gününe kalan süreyi saymaktan nefret ediyorum. Yarın ölecek olan bu kelebekten nefret ediyorum.

***

JinSang Hyung’un yanımıza dönmesi fazlasıyla uzun sürüyor. Ve bu durum hem diğer üyeleri hem de fanları huzursuz ediyor. Hasta mı acaba? Uzun süredir yanlarında olmadığım için ne olduğunu bile bilemeyişime kızıyorum. MiRae’me o kadar dalmıştım ki üyeleri aramak aklıma bile gelmemişti. Bunun için kendime kızıyorum. Onlar benim için endişelenirken ben herkese karşı bir boş vermişlik içindeydim.

Hyung sonunda geliyor. Ve yerine oturup fanlarla ilgilenmeye devam ediyor. Kısa bir özür faslıyla her şeyi geçiştiriyor. Üyelerin ona attığı bakışlar da oldukça çabuk normale dönüyor. Akşam olduğunda evde konuşabilirler ne de olsa. Normalde ben de geçiştirirdim ama endişelenmekten kendimi alamıyorum.

Yanımda oturan Shin Hyung’a biraz yaklaşıp fısıltıyla soruyorum.

“JinSang Hyung hasta mı? Biraz solgun görünüyor. Ve biraz da keyifsiz gibi…”

Shin Hyung, JinSang Hyung’a bakıyor ve ardından ekliyor.

“Bilmiyorum. Aslında bir şeyi yoktu. Senin için baya endişeliydi ama keyifsiz demek pek doğru olmaz. Sanırım MiRae-ssi… Yani MiRyeon-ssi konusu… İsmi buydu değil mi? Ona MiRae demeye alışmıştık.”

Yarın Yok! (내일이 없어!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin