YY-95. Bölüm

106 6 0
                                    

Her güncel günü olduğu gibi yine rötar yaptım. Ama bu ara gerçekten yazarken çok zorlanıyorum. Ama elimden gelini yaptığımı da bilmenizi isterim. Ne kadar zorlandığımın bir önemi yok. Bu hikayeyi Ryeon'un doğum günün kadar düzgün bir şekilde işleyerek olay atlamadan bitirmek isitiyorum. Bunun için zorlanmaya değer diye düşünüyorum.

Bölüm şarkımız Nell'den geliyor 'Rain of Leaves' diyor. Keyifle dinleyip okumanız dileğiyle. Seviliyorsunuz.

O günün üzerinden geçen süre, bir ay… Bu bir ayın yalnızca ilk haftasını hastanede geçirmiş olsa da neredeyse her gün olan terapiye devam ediyor, Ryeon. Ne kadar isteksiz olduğunu görebiliyorum. Bir haftanın ardından ben, abeoji ve mom işlerimize döndük. Her şey normalmiş izlenimi yaratmamızın daha iyi olacağını söylemişti bize doktoru. Yine de her an tedirginiz. Ryeon’a hediye ettiğim kolyelerden birini alıyorum. Ve bir verici yerleştirilmesini sağlıyorum. O kolyeyi ne sıklıkla kullanır bilemiyor olsam da bunun içimi rahatlattığını hissedebiliyorum. Belki de tüm takılarına aynı şeyi yapmalıyım.

MiRyeon uzun süredir evde olmasına rağmen, hayatımızı eskiden olduğundan farksız yaşamaya çalışıyor olmamıza rağmen birçok şey farklı. Her şeyden önce MiRyeon farklı. Artık gülmüyor. Odasından dışarıya çıkmıyor. Yemek yemek için bile çıkmıyor. Yemeklerini odasında yiyor. Neredeyse tüm günü şiş ve kırmızı gözlerle geçiriyor. Çok fazla ağlıyor. Karanlıktan korkuyor. Işığı söndürmüyor geceleri bile. Küçücük bir ışık sızdığında bile odasına, uyanan MiRyeon artık ışığı söndüremiyor. Ani ve ya yüksek seslerden de aynı ölçüde korkuyor. İnsanların dokunuşlarından da korkuyor. Önceden sürekli yakınlaşma çabası içinde olan kardeşim yok oldu bir anda. Bir kişi ona o fark edemeden dokunursa gözleri onun ne kadar çok korktuğunu haykırır derecede büyüyor.

Eve geldiği ilk hafta korkusunu yenmesi için normal davranmayı düşünmüştük ama bir hafta boyunca biraz bile düzelme olmayınca mom MiRyeon’un odasına taşında. Bu durum da oldukça zorlayıcı bir hal alınca ben yeni bir yatak aldım ve odamın dekorasyonunu biraz değiştirdim. Şimdi odamda iki yatak var. Yalnızca geceleri de olsa MiRyeon artık benimle kalıyor. Işığı söndürmüyoruz. Uyanık kalacaksak birlikte uyumuyoruz. Zor oluyor. Ama oluyor. Eskisi kadar çok çalışmıyorum. İşimi eskisi kadar önemsemiyorum. Daha geç gidip daha erken geliyorum. Hisse senetlerimiz değer kaybetti bu süreçte. Bazı işler kötü gitti. Ama ne fark eder ki? Hala güçlü bir şirketiz, hala zenginiz, hala para kazanıyoruz. Kazanmasak ne fark eder ki? Ben de, abeoji de, mom da sahip olduğumuz her şeyden vazgeçerek zamanı geri döndürebilecek olsak bir an bile düşünmeden geriye dönmek isterdik. Ama yapamıyoruz. Elimizden gelmiyor. Para, ün her şeyi elde etmeyi sağlamıyor.

Bir ay boyunca bir daha hiç Leanna ile buluşmadım. O da bana zor anlar yaşatıyor bu aralar. Uzun süredir onunla ilgilenmediğim için fazlasıyla kızgın. Ama onunla tekrar görüşmek istemiyorum. Onunla her konuşuşumda son buluşmamızda olanlar aklıma geliyor. Ondan vazgeçemiyor olsam da onu görmek de istemiyorum. Onunla konuşurken bile korkuyorum. Konuşmalarımız boyunca MiRyeon’u gözümün önünden ayırmamaya çalışıyorum hatta.

MiRyeon’a o gün gerçekte işim olmadığını yalnızca Leanna ile buluştuğumu itiraf etmem gerektiğini düşünüyorum. Ama aynı zamanda da vereceği tepkiden korkuyorum. Benim ondan nefret ettiğim zamanları düşündükçe daha da fazla korkuyorum. Bir nedenim yokken ben ondan nefret ederken o böyle bir durumda benden ne kadar nefret etse az olacaktır. Onun nefretinden korkuyorum. Ona her bakışımda suçlulukla kalbimin ezildiğini hissediyorum. Onun gülmeyi unutmuş gibi görünen yüzüne bakarken suçlu ilan ediliyorum kendi içimdeki mahkemede tekrar tekrar. Her an ağlayacakmış gibi görünüyor oluşu benim de ağlama isteği ile dolmama neden oluyor. Onu tekrar gülerken görebilmek istiyorum. Bana gülmese de olur yalnızca gülmesini istiyorum.

Yarın Yok! (내일이 없어!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin