YY-5. Bölüm

659 32 31
                                    

Bölüm şarkısı Brown Eyed Girls'den Kill Bill. Multimedia'yı unutmayın. Bölüm şarkıları değerli...

MiRae-ssi’ye kırılmıştım. Ama o bunu umursamıyor. Umursamayışı beynimdeki seslerin yükselmesine neden oluyor.

‘Elbette umursamayacaktı, ne bekliyordun ki? Seni sevmediğini zaten biliyorsun? Aptalsın JaeMin. Böyle bir kıza aşık olduğun için herkesten daha aptalsın. Başka bir kız olsaydı şimdiye kadar üzerine atlamıştı, neden onu seçtin ki?’

Deliriyor olmalıyım. Bu seslerden kurtulmaya çalıyorum. Başımı sallasam da susmuyorlar. Kalbim beynimdeki seslere inat MiRae-ssi ye her bakışımda deli gibi atmaya başlıyor bir kez daha. Kalbimle beynim arasındaki çatışmada ben inciniyorum.

Telefonumun çalışını duymamla beynimdeki sesler biraz da olsa alçalıyorlar. Aslında duyduğumu söylemem doğru olmadı. Müziğin yüksek tonları duymama izin vermiyor. Cebimden gelen titreşimi hissediyorum yalnızca. Ama sonuçta o lanet beynim biraz sesini kesti ya, gerisi önemli değil diye düşünerek telefonumu çıkarıyorum. Ekrana bakmamla fazla erken sevindiğimi anlamam bir oluyor.

Yavaşça, istemeyerek ayağa kalkıp arka çıkışa yöneliyorum. Bu gürültüde konuşamam. Arkama bir kez bile bakmıyorum, kalbim ne kadar ‘bir kez daha MiRae-ssi’ye bak’ dese de. Ona bakarsam bir kez daha bu sarhoşluğun esiri olacağımı çok iyi biliyorum. Bu konuşmayı olabildiğince ayık olarak yapmam gerektiğini de biliyorum. Şimdiden sarhoşum zaten.

***

JaeMin gidiyor ve ben yalnızca onun gidişini izleyebiliyorum. Ne zaman böyle bakar oldum birinin ardından? Bu ben değilim, olamam; biliyorum. Bunlar hep MiRae’nin suçu. Neden o kadar isim arasından bana verdiği isim bu? Bu isim… Her şeyin suçlusu kesinlikle bu isim. Şu an kendimi böyle hissetmeme neden olan tek şey bu isim. Bu kadar kırılgan hissetmemin nedeni bu... MiRae…

Ben güçlü bir kızım. Böyle kırılgan bakışlar bana göre olamaz. Bu bakışların sahibi ben olamam. Kimsenin ardından böyle bakamam. Hayır, bu bana göre değil. Kendime gelmeliyim.

Yüzüme yalnızca birkaç dakika önce yüzümden düşen maskemi geri takıyorum. Bu gülümseyen yüz… İşte ben buyum. Her zaman, her yerde, her şeye karşı gülümseyen, neşeli, kızmayı bile beceremeyen, kalbi olmayan bir robot. Ben buyum… Daha fazlası olmadığımı bildiğim halde burada ne işim var? Ne yapıyorum ben? Bilmiyorum…

Tekrar üyelerin konuşmalarına dahil olabilmeye çalışıyorum. Aklım hala JaeMin’in arkasından bakarken bunu başarmak zor oluyor. Ama zor olması benim için sorun değil. Ben zorluklara alışkınım ne de olsa.

Bir kez daha aynı garson gelip içeceklerimizi yenileriyle değiştiriyor. MinHwa Oppa garsonun getirdiğini almayıp alkolsüz bir içecek istiyor. Muhabbete yeterince konsantre olamayınca bardağıma bakmaya başlıyorum. Bardağımdaki içecekle, konuşmalardan daha fazla ilgileniyorum. Müziğe rağmen duyabildiğim hafif adım sesleriyle yine gülen bir ifadeyle başımı kaldırıyorum. Garsonu görünce gülüşümü hafif bir tebessümle değiştiriyorum. MinHwa Oppa’nın alkolsüz içeceğini getirmiş. Oppa’ya kızıyorum, onun için getirileni beğenmeyip alkolsüz bir içki söylediği için. Kızmaya hakkım varmış gibi…

Hem ben neden adım seslerini dinliyordum ki? Birini mi bekliyorum? Saçmalamaya daha ne kadar devam edecek beynim? Beynimin saçmalıklarına katlanamıyorum artık.

Jangnan üyelerinin muhabbetlerinde kayboluşlarını fark ettiğimde söylemek üzere olduğum şeyden vazgeçip yanlarından ayrılıyorum. Lavaboya gidip kendimi toparlamaya ihtiyacım var. Kendimi tanıyamaz hale geliyorum burada.

Yarın Yok! (내일이 없어!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin