YY-16. Bölüm

473 19 4
                                    

Mizu'dan notlar diyelim bu kısma. Aslında not demek ne kadar doğru bilmiyorum. Yalnızca birkaç Korece kelimenin anlamıyla başlayacağız.

Maknae: Grubun en küçük üyesine verilen ad.

Ahjumma: Belli bir yaşın üzerine çıkmış(orta yaş dediğimiz grup) bayanlara hitaben kullanılan bir kelime.

Hanbok: Geleneksel Kore kıyafeti. Sizler için multimediaya bir tane ekliyorum.

Bölüm şarmız... Hımm... Kimden olsa? Buldum. Nell'den 'Four Times Around The Sun' olsun bu bölümün şarkısı.

Vee... Ben biricik, tatlı yazarınız(!) sizlere yalan söyledim. Ne demiştim? JaeMin utangaç olduğu için onu 'Kelebek Günleri'nde biraz özgür bırakacağımı... Bana hiçbirinizin inanmadığını biliyorum. Ben olsam ben de inanmazdım. MiRyeon açısından da yedi gün geçti ve 'Birinci Kelebek Günü'ne hep beraber burada günaydın diyeceğiz.

Elime daha çok kışlıkların içinde olduğu ve botlarımın yer aldığı valizleri alıp evden çıkıyorum. Kapıyı kapatmadan evime bir kez daha bakıyorum. Asansöre binip aşağıya inerken yüzümü inceliyorum. Hafif bir makyaj yaptığım yüzüm her zamanki gibi görünüyor. Her zaman yüzümde olan gülümsememi de yüzüme yerleştirip asansörden iniyorum.

Yerdeki karoları inceleyerek dışarıya çıkıyorum. Başımı biraz kaldırdığımda karşımda güzel arabamı buluyorum. Onun göz alıcı kızıllığı dün aklımda yankılanan sözleri hatırlatıyor. Benim rengimin kan kırmızısı olduğunu zaten biliyorum ama bu şekilde beynimin içindeki sesin bunu yüzüme vurması biraz garip hissettiriyor.

Benim için kapıyı açan görevliye dönüyorum. Yüzümdeki kocaman gülümsemeyle sevimli bir ses tonuyla konuşmaya başlıyorum.

“Bugün taksiyle gideceğim. Arabama lütfen iyi bakın. Bir süre geri dönmeyeceğim.”

Başıyla beni onaylıyor. Eğilerek de beni selamladıktan sonra arabama biniyor. Gitmesini bekliyorum. Arabama uzaktan biraz daha bakıyorum. Ardından bavullarımı çekiştirerek sitenin dışındaki taksi durağına ilerliyorum. Bugün yüzümü gizleme ihtiyacı hissetmiyorum.

***

Ağlayarak uyuya kaldığım gecenin sabahında biraz kızarmış gözlerle erkenden uyanıyorum. Tembel hareketlerle yatağımdan kalkıp banyoya gidiyorum. Aynaya baktığımda kırmızı gözlerimle karşılaşıyorum. Kızarmış olduklarını zaten bildiğim için tepkisiz bir şekilde onları izliyorum. Aynadaki yüzüme bakarak mırıldanıyorum.

“Bugün birinci kelebek günü… Ve aynaya yazdığım kelime silinmiş. Birinci kelebek gününde aynadan silindin. Kaçıncı kelebek gününde tamamen silineceksin?”

Ilık bir duş alıyorum. Gözlerimdeki kızarıklık biraz azalıyor. Biraz da kapatıcılarla gizliyorum. Üzerime siyah bir kot ve gri bir kazak giyiyorum. Dağınık saçlarımı düzeltip mutfağa yöneliyorum. Shin Hyung uykulu görünümüyle etrafta dolanıp kahvaltı hazırlıyor. Pirinci kaselere doldurmasına yardım etmek için elinden kaseyi alıyorum.

Birlikte kahvaltı hazırlıklarını bitiriyoruz. Pek bir şey yaptığım söylenemez, yemek yapma konusundaki beceriksizliğimi herkes bilir. Sonuçta hyung’larım bunu birkaç programda söylemişlerdi.

Diğer üyeler de uykulu bir şekilde geliyorlar yavaşça. Ardından kahvaltı yapmaya başlıyoruz. Kahvaltımızı bitirmeden kapı çalıyor. ChoJin Hyung gelmiş olmalı. Kapıyı açıyorum. Bir maknae olarak bu benim işim. Yüzümde bir gülümsemeyle etrafta dolanıyorum, gülümsememin herkesi kandırdığını görebiliyorum. Gülümsememin beni de kandıracağı günü bekliyorum. O gülümsemeye aldanıp ‘O’nu unuttuğum yalanına inanacağım günü…

Yarın Yok! (내일이 없어!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin